UZUNGÖL'ÜN REHBERİ - 20

701 78 50
                                    

1984 - TRABZON

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

1984 - TRABZON

On üçünde Azize. Büyümüş güzel bir kız olmuş. Köyün her bir yamacını gezmiş, görmüş. Anılar biriktirmiş. Biraz ağlamış, çokça gülmüş. Yabancılığını akıp giden dereye bırakmış, dostlukların elinden tutmuş. Halası yine gelmemiş ama babası köye döneli çok olmuş. Bir zamanların uçarı Mehmet'i, hayallerine yalnızca kızını almış. Pişman olmuş, boş geçirdiği yıllarından çok ona verilen nimete yüz çevirmeye niyetlendiğine...

"Yasemin, gördüm! Gördüm orada, otların arasına girmeden yakalayalım onu!" Çayevinin önündeki kalabalık dağılmıştı ama çocuklar dönmemişti evlerine. Şimdi de bir kertenkelenin peşindeydiler. Kahkahaları yankılanıyor, çeşmeden akıp giden cılız ırmağın sesine karışıyordu.

"Bu sefer kaçmasın aman!" Yasemin eteğini toplayıp yavaşça etrafına bakınan hayvana yaklaştı. Bu minik kertenkelenin çok hızlı olduğunu bildiğinden ürkütmek istemiyordu. Azize bir kenarda kıkırdayıp duruyordu, heyecanlıydı. Belki birazdan ellerinde cansız bir kuyruk kalacaktı. Merak ediyordu. Mayıs güneşi saçlarının rengini açıyor, yeşil gözlerini kısmasına sebep oluyordu.

"Yapma kızum günahtur!" Yokuştan aşağıya inen muhtarın sesiyle dikkati dağıldı Yasemin'in. O sıra hayvan da hareketlenip koşar adım çalıların arasına attı kendini.

"Ne ettun emice!" Adama kızarken gayet kendinden emindi. "Güneş geçti başımıza bir kolisavra yakalayalım diye!"

"Başka işun yok mi senun? Koca kız oldun, ne isteyisun hayvandan!" Muhtar kasketini düzeltip bu huysuz kızın yanından geçti. Babası böyle kavgacı değildi, kime çekmişti? Köylü bir şey demiyordu, vakti olan karşılık verip kavga ediyordu ama başına bela alacaktı bu gidişle. Eli maşalı Yasemin diyorlardı arkasından. Sıkmıştı yine yumruklarını.

"Yasemin... Niye kötü konuşuyorsun muhtar amcayla?"

"Nasi konuşsaydım? Sırtımdan ter boşandı güneşin altında beklemekten. Geldi kaçırdı hayvanı." Azize, yanına gidip koluna girdi ve çeşmenin yanına çekiştirdi arkadaşını. Alışkındı Yasemin'in bu hallerine. Özündeki iyiliği ve uysallığı bildiğinden ondan hiç uzaklaşmıyordu. Köye geldiğinden beri, yaklaşık altı senedir en yakın arkadaşlardı. Dosttan öte kardeşlerdi. Maceraların peşinden birlikte koşturup, haylazlıkların azarını birlikte işitmişlerdi.

"İyi hayde gidelum." Olan olmuştu artık. Su içip yüzünü yıkayınca eve doğru yürümeye başladılar. İlerledikçe çocukların çığlıklarını duydular. Yaramazlar güruhunun başkomutanı Mustafa'ydı. Bilyali arabasını yokuştan aşağıya sürüyor, köyün çığırtkan oğlanları da peşinden gidiyordu. Havalar ısınınca büyüklerin baş ağrıları artıyordu sırf bu sebepten. Topla oynamak, arazi düz olmadığından keyifli olmuyordu. Bisiklet alınsa, frenler yokuşlara dayanmıyordu. En doğal eğlenceyi, epey sesli de olsa bilyaliye binmekte buluyorlardı.

AzizeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin