SÖZ DÜĞÜMÜ - 52

442 61 37
                                    

Koşarak geldiği yoldan dönerken adımları ağırdı Azize'nin

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Koşarak geldiği yoldan dönerken adımları ağırdı Azize'nin. Latif de hiç şikâyet etmeden kıza ayak uyduruyordu. Aralarında bir insanın geçeceği kadar mesafe vardı. Konuşmuyorlardı ama karanlığın bile silmekten çekineceği bir gülümsemeyi taşıyorlardı. Son günlerin en huzurlu gecesiydi. Ne yaklaştıkları kalabalığı umursuyorlardı, ne merak edildiklerini hatırlıyorlardı. Söz düğümü atmışlardı yüreklerine. Çözülmesin diye itinayla derinlere saklıyorlardı.

Bisiklet yoluna geldiklerinde biraz daha yavaşladı Latif. Azize önüne baksa da anladı yol ayrımında durduklarını. İyi geceler dileyecekti genç adama. Sonra da maksadını tamamlamış bu düğünü terk etmeleri için ailesini ikna edecekti. Fakat kendilerine doğru gelen babasını görünce kalbi hızla çarptı. Latif'e bakmaya bile cesaret edemedi. Mesafe kapandıkça öğretmen beyi de yanlarına yaklaşır buldu. "Ne oluyor burada?" diye fısıldadı kendi duyacağı bir sesle. Bir araya gelmesi mümkün olmayan kötü bir dörtlü, bir dakikanın sonunda karşı karşıyaydılar.

Azize Latif'le görülmüş, Latif Edip'e ters ters bakar olmuş, Mehmet kızını korumak ister gibi omzunu siper etmiş, öğretmen de iki çift lafı ağzına tıkayan bu aileye kızmaya başlamıştı. "Öğretmen beyin söyleyecekleri varmış Azize." Mehmet sinirli bakışlarıyla ezmeye çalıştığı adamdan gözünü ayırmıyordu konuşurken de. Genç kız şaşırdı babasının buna müsaade etmesine. Demek önemli bir şey vardı, aksi halde kendi rızasıyla Edip'i yanına getirmezdi. Tam bir kelime edecek, ne olduğunu soracaktı ki gözü Latif'e takıldı. Yanıp sönen ışıkların aydınlattığı yüzün sert bir ifadeye boyanmıştı. Bir adımda yanına yaklaşacağı Edip'in karşısında öyle dik duruyordu ki, Azize bunu heybet diye nitelendirmekten çekinmedi. Delikanlının yumuşak, merhametli yüzüne alışkındı. Onu bu gergin ortama düşürmeyi hiç istemezdi. Hem de şiirden sebeplerle.

"Dinliyorum" dedi dikkatleri üzerine çekerek. Edip canlandı birden. Sorgulamadan üstüne atılacakmış gibi duran bu adamların arasındaki kıza acıdı. Hâlâ yoğun bilgisini ve hislerini ziyan ettiğini düşünüyordu. Fakat artık bunları konuşmanın bir anlamı yoktu. Bir adım ilerledi öne doğru. Belki daha sonra korktuğunu itiraf edecekti. Yutkunup omuzlarını dikleştirdi. Fiziki olarak olmasa da daha öncesinde sert bir tartışma yaşadığı Mehmet'e baktı. Ellerini belinde bağlamış, çizgileri derinleşen sert çehresine en ufak bir yumuşama bile katmamıştı. Saçlarına düşen aklar sebebiyle daha ciddi görünüyordu.

"Birkaç dakika şu köşede konuşmamız için müsaade eder misiniz?" Diyebildi öğretmen.

"Bana öyle demedun muallim bey! Burada konuş."

"Baba..." Azize uyaran bir bakışla babasının kolunu tuttu. Bu kadar sert davranınca tanınmaz birine dönüşüyordu. "Buraya kadar getirdiğin ve müsaade ettiğin için dinleyeceğim Edip beyi. Fazla uzamasın mevzu." Kulağına yaklaşıp fısıldadı "biraz daha kibar ol lütfen!" Aldığı tek cevap bir homurtu oldu. Doğru, kendi eliyle getirmişti öğretmeni. Bu işi kökünden çözecek bir vedaya müsaade etmişti ama huzursuz edici bir pişmanlık da duymuyor değildi. Öğretmenden gözünü ayırmayan Latif'e baktı. Al işte, tanımadığı halde oğlan da sevmedi bu herifi, diye geçirdi içinden. Kibarlıkmış! Yemişim kibarlığını.

AzizeWhere stories live. Discover now