CEVİZİN ÜSTÜNDEKİ KARGA - 56

331 46 30
                                    

Sırdaş olmak, göğüslenmekti aslında

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sırdaş olmak, göğüslenmekti aslında. Anlayış gerektiriyordu. Öyle olmasa gizli sözler usul usul dökülmezdi dilden. Zeynep bir nebze de olsa rahattı artık. Anlatmak iyi hissettirmişti. Yanakları kuruyana kadar oturdu. Sinesine saklandığı kız, kıvırcık saçlarını çok sevdiğinden bir müddet daha okşadı. Azize bu sırada sessizdi ama düşünüyordu elbette. Sonra geriye çekildi. Ihlamurlar da bitmişti. Uyuması ve dinlenmesi için odaya gönderdi Zeynep'i. Arkasından baktı ruhunu inceler gibi. Açıkça ilgiye ve anlayışa ihtiyacı vardı. Ya kendinden haberi yoktu ya da kaldırabileceğini zannediyordu. Oysa gün geçmeden başka tepelerden doğan problemler onu da yormuştu.

Bir iç geçirip dirseğini masaya yasladı Azize. Evde boy gösteren mesafeli uzaklık daha fazla büyümeden kapı dışarı edilmeliydi. Akif'in yüzü gülmeliydi. Zeynep ablası yalnız olmadığını bilmeliydi. Babası da iş aramaya devam edebilirdi ama bunu umutsuz düşüncelerden kurtularak yapmalıydı. İçinde hepsine yardım edebileceğine dair bir his uyandı. Zaten isteyerek veya istemeyerek birçok meselenin içinde bulunmuştu. Kötü etkilendiğinde, elleri yaralandığında bu insanlar teselli etmek için kapısını çalmıştı. Aynısını yapmayı kendine borç bildi.

Öncelikle mekân değişikliğinin iyi geleceğini düşündü. İş aradığından bihaber olduğu babasının da, koşturmacalara bir gün ara vermesi gerekiyordu. Yanında uykusuz duran eşinin kalktığını fark edemeyecek kadar yorgun ve dalgın olmasına onu tanımayan biri kırılırdı. "Hayır, tanıyan da kırılır" diye itiraz etti Azize. Sonra omuzlarını dikleştirip etrafa bakındı. Kime itiraz ettiğini çözmeye çalıştı. "Tamam, ona kızmıyorum. Kendini yetersiz hisseden birinin nasıl davrandığını biliyorum. Çabalarken bitap düştüğünden de haberim var. Kimseyi üzmeden, düzgün ve keskin çizgilerin üstünde, mükemmeliyetçi yaşama hevesimiz çoğu zaman hüsranla sonuçlanıyor. Babam ve ben... Biz bu işi bir türlü rayına koyamıyoruz. İlk kez suçumu bastırmak için ondan daha küçük olduğumu ve düzelmeye zaman ayırabileceğimi söylemek istiyorum. Kırk yaşını aştı, sayısız tecrübesi oldu ama hâlâ yormaya ve yorulmaya devam ediyor. Çok yük alıyor omuzlarına. Çevremizde en ufak bir huzursuzluk dolaşsa, ona kafasını takıyor. Farklı gösteriyor sevgisini, zamanla öğrendik. Biz, bu çatı altında yaşayan herkese çok bağlı olduğundan eminiz. Ama bu dalgalı bir ruh taşıdığı gerçeğini değiştirmez."

Derin bir nefes aldı. İç sesiyle konuşmaktan daha zevkliydi sanki böylesi. Uzaktaki çaydanlığa yansıyan yamuk görüntüyle göz göze gelince yargılar gibi baktı. Önemli bir hususta açıklama yapması gerekiyordu. "Durumum o kadar vahim değil" dedi. "Hem, düzgün ve disiplinli yaşamaya çalışmak da öyle fena değil. Başka türlüsünü hayal edemem. Bize gelince... Sadece üzüldüğümüzde dengeyi tutturamıyoruz. Ki her şeye de üzülmüyoruz. Ama normalde herkes bizden memnun. Her güzelin ufak tefek kusurları olmaz mı? Tabi kusurdan sayılırsa!" Sen bunu ufak mı sayıyorsun? Başınıza ne geldiyse bundan geldi. Siz disiplin ve mükemmeliyetçilik kavramlarıyla en çok kendinizi hırpaladınız. Ve sonra dağıldınız. "Susar mısın!" Azize bu sefer gerçekten korkarak yerinden kalktı. Gece gece böyle bir hasbihal yapmak niyetinde değildi. Kafa karıştıran, sağdan soldan toplanıp gelen cümleler bütününe teslim olmayacaktı. "Konuşmayı noktalıyorum" dedi ellerini beline koyup etrafı süzerken. "Esas işimize odaklanalım. Toplamamız gereken dağınıklıklar var." Ve sert bir otoriteyle kendininki de dahil tüm sesleri susturdu.

AzizeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin