SABAH ÇİĞİ - 44

340 45 16
                                    

Hayatın seyrinin bir günde değişebileceğine daha evvelinden şahit olmuştu Azize

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Hayatın seyrinin bir günde değişebileceğine daha evvelinden şahit olmuştu Azize. Tek kelimeyle tüm inancın yok edilebileceğini, bir kalbin dizlerinin bağının çözülebileceğini biliyordu. Fakat böylesi bir pişmanlık ilk defa yük oluyordu omuzlarına. Düşünmeden, yanlış hareket ettiği için kendini suçlamadığı bir dakika bile yoktu. Saniyeler birbirini kovaladıkça içinden çıkılmaz bir azap yangınında kavruluyordu. Düzeltemiyordu hiçbir şeyi.

Doktor Akif'i muayene ettikten sonra ciddi bir zehirlenme yaşadığını söyledi. Çocuğun ne yediğini sordu. Yabancı bir besin tüketmemişti. Tabağında bozuk yemek yoktu. İlaçlarının tarihi geçmemişti. Azize bir zararı dokunacağına ihtimal vermese de macundan bahsetti. Doktor aradığını bulmuş gibi bir heyecanla irkildi. Macunun ne gibi bir amaçla kullanıldığını öğrenmek için bir an sutuysa da sonrasında tüm koridorda sesi yankılandı.

Hemşire olmasına rağmen böyle bir sorumsuzluğu nasıl yapabileceğini, düşünmeden hareket etmesinin içerideki küçük çocuğa ne kadar zarar verdiğini, uzmanların ürettiği antibiyotikler dururken macunlara güvenmesinin büyük hata olduğunu söyledi kaba sözlerle. Azize doktorculuk oynayan cahil bir kızdı karşısında. Yaptığı hata bir çocuğun sağlığına mal olacaksa daha ağır ikazları da hak ediyordu bu orta yaşlı kızgın adama göre.

Genç kız tepki vermeden dinliyor, bu ağır ithamları hak ettiğini düşünüyordu. Oysa doktorun konuşmaları Rahime hanımı bile harekete geçirdi. Bu kadarının yeterli olduğunu söyledi. Azize'nin elinden şimdiye kadar kimseye zarar gelmediğini anlattı. Torununu övdü. Zeynep ayağa kalkıp yine Azize'ye yalvardı. Uygun bir dille macunun içeriğini anlatmasını istedi. Eğer bu kızgın adam Akif'i zehirleyen maddeyi bilirse panzehrini de bulurdu çünkü. Zeynep'in dili dönmüyordu, kızın gözünün içine bakıyordu. "Ne olur Azize, söyle de evladım iyi olsun. Doktor ilacını bulsun" diyordu. Zaten müdaleyi yapmış olan doktor bu manzarayı çok cahilce buluyordu.

Omuzlarından sarsılan Azize'nin ağzından tek kelime çıkmadı. İşlerin nasıl bu raddeye geldiğini algılayamıyordu. Akif ablasının hazırladığı ilaç yüzünden mi bu haldeydi sahiden? Kendi ellerimle verdim macunu, kendi ellerimle zehirledim kardeşimi... Zihninde aynı cümleler dönüp duruyordu. Zeynep ablası kollarından tutup sarstıkça utancın yerleştiği gözlerini kaçırıyordu. Belki kötü bir kabusun içindeydi, uyanacağı zamanı beklemeliydi. Azize o gün sadece kardeşine değil, bir vesileyle babasına da zarar verdiğini düşünüyordu.

Rafet Mehmet'i arabasına bindirdi, doğruca Sürmene Devlet Hastanesine getirdi. Acilden giriş yaptılar. Adamın bilinci yerindeydi. Bedeni ağır hasar almamıştı. Asansör düşerken son anda kaçmayı başarmıştı ama yüklemek üzere olduğu çuvalı bırakamayınca kolu kırılmıştı. Daha kötüsü olmadığı için şükrediyordu herkes. Mehmet'in aklı ise oğlundaydı. Kolu alçıya alınır alınmaz da odanın kapısına dayandı. Henüz içeriye girmek yasaktı. Durumun da kötü olduğunu öğrenince tüm ağrısını unuttu. Yanındakilere açıklama yapamıyordu. Zeynep ve Rahime hanım bir de Mehmet için telaşlanıyordu şimdi.

AzizeWhere stories live. Discover now