"BEN VARIM" -36

560 68 11
                                    

Zaman, ikilemlerin boyunu uzatma yetisine de sahipti

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Zaman, ikilemlerin boyunu uzatma yetisine de sahipti. Kararsızlık dakikaların peşine takılır, hayal ve gerçek arasındaki boşlukta salınır dururdu. Azize odada bir duvardan diğerine yürürken, bir eli belindeydi. Valizini hazırlaması, yarın da yola çıkması gerekiyordu. Neşeli ve dingin tatili sona eriyordu. Ayrılma zamanı yaklaştıkça gitmek zorunda olduğunu tekrar ediyordu kendi kendine. Samsun'da okuma kararını değiştirmenin konusunu açmaya dahi cesareti yoktu. Aylar boyu inatçı bir direnişle Samsun'a gitme planları yaptığı günler tazeydi hafızasında. Her kırgınlığı unutsa, ki mümkün olduğunu düşünmüyordu, gururunun kırılmaması için özlemi sineye çekerdi.

Babaannesine, dedesine, yengesine, köyün dingin havasına, Akif ve Hüseyin'e, babasına veda edebilirdi. Fakat halasının hikâyesini merak ederken, gözünün arkada kalacağından emindi. Yaşı biraz daha büyüdüğü ve farklı çevreler gördüğü için Çiçek'le sohbet edebiliyordu. Hatta öyle keyif alıyordu ki halasının kedere bulanmamak için direnen fikirlerini dinlemekten, saatlerin nasıl geçtiğini anlamıyordu. Peki, hikâyesi neydi? İstanbul'da neler olmuştu ve parmaktan çıkmayan o yüzüğün öteki eşi kimdeydi? Birkaç kere sormaya yeltendiyse de ustalıkla konunun değiştirildiğini fark etti, sustu.

Bunun dışında Mustafa da Of'ta değil köyde yaşama kararı aldı. Bu da karların arasında tanıştığı iki cılız yavru sayesinde oldu. Köpekler artık ağacın altındaki kutuda kalamazdı. Bir cesaretle hayvanları kapıya getirdi. Tahmin ettiği gibi babaannesinin kesinlikle müsaadesi yoktu. Besleyip ilgileneceklerini, bir kulübe bile yapılabileceğini söyledi. Tüm sorumluluğu üstleniyordu. Mustafa'nın, hayvanları donmak üzereyken bulduğunu öğrenince Mehmet yetişti yavruların imdadına. Madem biraz sıcaklık ve yemek onlara iyi geliyordu, kedilere verdikleri kadarını köpeklere de verirlerdi. Hem büyüdükçe kapıyı kollar, bahçesinde büyüdükleri evin önünde güvenliği sağlarlardı.

Mustafa öyle sevindi ki amcasına kısa bir an sarıldı. "Adam gibi adamsın" diyerek övgüde bulundu. Rahime hanım isteksizce içeriye geçti. Hüseyin iki küçük köpeği uzaktan da olsa sevdi. Mehmet sayesinde çocukların önündeki izin engeli kalktı. Mustafa günlerce hayvanların iyileşmesini bekledikten sonra, hele de kapıya kadar gelmişlerken onları bırakamayacağına karar verdi. Köyde duracak, yine derslerine çalışacak ve okuluna da servisle gidip gelecekti. Anne babası, şaka yaptığını zannetti. Fakat fazlasıyla ciddiydi ve laf dinlemiyordu.

Azize, "istediği zaman köye dönebilecek olmasına rağmen Of'ta yaşamak istemiyor" diye fısıldadı kendi kendine. "Ben bir kere gitsem, aylarca dönmüyorum. Üstelik yolum da çok uzak. Ancak okul bitince temelli kalabileceğim burada. Ne kadar süre var bitmesine?" Dört parmağını kaldırıp birini indirmek için hamle yaptı. Fakat bir dönem bitirmişti, bir sene değil. "Of!" Eteğinin pilesini hoyrat bir hamleyle savurdu ve dönüp yatağına oturdu. Babasına da öyle bir mesafe koymuştu ki, adam haklı olarak kızına yeniden dönme teklifinde bulunmuyordu. Toplum içinde bir iki kere sohbet edebilse kendini şanslı sayıyordu. Kaldı ki Azize'ye bir kere daha, gitme kızım desin! Hasta olduğu gece, kendini tutamayıp, bir anlık gaflete düşerek söylemişti gerçi. Fakat Azize cevapsız kaldı, babasına ilacını verdi ve tıpkı mektup konusu gibi bunu da soğuk topraklara gömdü.

AzizeWhere stories live. Discover now