ÇİÇEKLİ SEPET - 48

457 59 18
                                    

Caminin olduğu sokağa kestirmeden giden dar patikayı arkasında bıraktı Azize

Ουπς! Αυτή η εικόνα δεν ακολουθεί τους κανόνες περιεχομένου. Για να συνεχίσεις με την δημοσίευση, παρακαλώ αφαίρεσε την ή ανέβασε διαφορετική εικόνα.

Caminin olduğu sokağa kestirmeden giden dar patikayı arkasında bıraktı Azize. Tam beton yola çıkacaktı ki koluna taktığı hasır sepetin sapı koptu. İçinde çocuklar için hazırladığı yiyecekler vardı. Düşmekten son anda kurtardı hepsini. "Hay Allah" dedi üzgün bir sesle. "Niye koptun ki sen? Ne güzel arkadaşlık ediyordun bana." Düzeltilmezdi de, yenisini almak lazımdı. O zamana kadar da sepetini koluna takamayacak, iki elle tutacaktı.

Caminin üstü kapalı, kenarları yarım duvarlı avlusuna varana dek öyle yürüdü. Çocuklardan erken gelmişti bilerek. Onlardan önce oturmak, soluklanmak ve öğrencilerini beklerken caminin huzurlu atmosferinde dinlenmek istiyordu. Mermer basamağı çıkacakken düz duvara merdiven dayamış, ahşap kapının üstündeki camın çerçevesiyle uğraşan Latif'i buldu karşısında. Olduğu yerde kaldı öylece. Tamir yapmak için uygun bir saat değildi aslında. Dikkatini toplamak, faydalı bir işle uğraşmak isteyen Azize'ye büyük bir engeldi üstelik. Varlığıyla daima aklını kurcalayacaktı şimdi. Hem gitmesini istedi, hem de hep orada kalmasını. Tabi merdivenden inmek şartıyla. Çünkü biraz tehlikeli gözüküyordu delikanlının bulunduğu yükseklik.

"Metreyi alır mısın?" Latif dik duruşunu bozmadan elindeki metreyi uzattı birden. Etrafta kimse olmayınca Azize kendisine hitap edildiğini zannetti. Donuk adımlarına komut verdi. Sepetini yarım duvarın üstüne koydu. Gidip Latif'in elinden metreyi aldı. "Çerçeveyi ölçtüm. Yenisini yapmak lazım. Çürümüş ahşabı." Azize oturup detayları dinlerdi de, bu işte bir gariplik olduğunu seziyordu. "Yıldız tornavida verir misin?" Genç kız bu yeni komuta itaat etti. Alet kutusunun yanına gidip biraz karıştırınca Latif'in istediğini buldu. Metal ucundan tutarak tornavidayı uzattı. "Şimdiden sökmeye başlıyorum. Çiviler de paslanmış, cemaati meşgul edecek kadar uzun..."

Latif konuşmayı bıraktı birden. Arkasındaki sessizlikten çok yoğun bir kekik kokusu çekmişti dikkatini. Yavaşça tornavida tuttuğu elini burnuna yaklaştırdı. "Kekik mi koktu burası?" Azize de aynı hareketi yaptı. Sabah bol naneli, kekikli yoğurt yemişti. Hakikaten de yoğun bir koku sinmişti ellerine. "Niye konuşmuyorsun arkadaş?" Latif rahat bir hamleyle arkasını dönünce ona yardım edecek çırağı göreceğini zannediyordu. Şaşkın ustaya gülmemek için kendini tutan mahcup Azize'yi karşısında bulunca afalladı. "Azize, ne zaman geldin sen?" Duvardaki merdiven sallandı. Delikanlı, hatalı bir hamle yapıp düşmeden önce çabucak yere indi.

"Çok olmadı."

"Ses etmedin hiç."

"Etrafta kimseyi göremeyince benimle konuştun sandım. İstediklerini verirken hızlı ve çabuk olmak istedim." Genç kız parmağıyla merdiveni gösterdi. "Pek güvenilir gözükmüyor. Allah korusun, düşmeyesin."

"Bu güne kadar düşmedim." Ayağım bile sarsılmamıştı seni görene dek. Dikkat lazım, sağlam basmak, iyi görmek lazım... Fakat senin yanında ne mümkün? İşte, geliyorsun. Hisler renkten renge giriyor yüzünde. Seyre dalacağım, tutuyorum kendimi. Konuşacağım, bu sefer de dilimi tutuyor birileri. Hayatıma bakınca, huzur diyorum. Azize huzuru temsil ediyor bende. Geçmişten kopmak istemiyorum bu yüzden. Çünkü... Ya geleceğimde yoksan Azize?

AzizeΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα