DEVA NİYETİNE - 55

409 50 44
                                    

Bir eşikte durduğumu biliyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir eşikte durduğumu biliyorum. Bir adım geride evim, hemen karşımda da Latif var. Nasıl oluyorsa yanımda oluşu bile ev gibi, memleket gibi hissettiriyor. Yüreğini koyduğu ellerini uzatmış, ruhundaki temiz hislerin yansıması olan bakışlarıyla beni bekliyor. Gidesim var yanına. Gariptir ki korkmuyorum davetinden. Ürkmüyorum sözlerinden. Oysa ben kaçardım vedaya meyilli her beşerden. İçimdeki bu inanca şaşırıyorum her an kendimle yüzleştikçe. Kırık dökük çocukluğumun en güvenli limanı Latif'miş. Senelerdir benden başka kimsenin konuşmadığı çocuk Azize'ye, öyle tatlı ve kendinden emin bir sesle söz verince anladım. Latif buldu bizi, tuttu elimizi hem de hiç dokunmadan...

Yüzünde bir gülümsemeyle tavana bakarken sabahın erken saatinde, zihni bu düşüncelerle meşguldü. Ellerini yorganın üzerinde birleştirmiş, kalkmaya niyeti yok gibi yatıyordu. Yer yatağı sermişti kendine. Sedef'i de kendi yatağına yatırmıştı. Arkadaşı tatilin keyfini çıkartıp uyusa da Azize alarm kurmuş gibi yine erken saatlerde gözlerini açıyordu.

Düşünceler, rüyalar ve kendine sakladığı konuşmalar da buna sebep oluyordu biraz. Önce ilaç mevzusu, ardından Latif ve nihayet itiraftan sonra olacaklar doluşuyordu zihnine. Epey kalabalıktı başının üstü. Ve düzen isteyen Azize'nin lafını sözünü dinleyen kimse yoktu. Bir iki gün içinde babasıyla konuşması gerekiyordu öncelikle. Hayatını tamamen değiştirecek böyle önemli bir meselenin uzun süre gizli kalmasına imkân yoktu. Zaten Latif de müsaade etmezdi buna. Hele de Mehmet abisinin kendisine güvendiğini bilirken.

Ama genç kız nereden başlayacağını bilmiyordu. Neyi nasıl söyleyecekti? Latif hislerini paylaşmıştı çınar ağacının altında. Düğün akşamı deniz kenarında da Azize söylemişti aklından geçenleri. Bu kadarı yeterli olur muydu yolun devamını yürümeye? Niye yeterli olmasın? Her şeyi döktüm ortaya. Daha ne diyeceğim? Birlikte yürüyelim bu yolu, dedim. Dürüst davrandım işte. Gerçi... Halam haklıydı herhalde, bir evlenme teklifi etmediğim kalmış. Latif'i karşımda bulunca fazla konuşmuşum... İyi yapmışım!

Biraz utandı, yanakları kızardı ama gülesi geldi. Yine olsa yine yapacağından, Latif ona bir adım atmışken genç adamı geri çevirmeyeceğinden emindi. Latif'e sakladığı hisleri, niye ondan saklayacaktı ki? Düşünceler eşliğinde tavanı seyrederken "niye gülüyorsun sen?" dedi Firdevs. Arkadaşının uyuduğunu zannediyordu Azize. Dolaptan çikolata aşırırken yakalanmış bir çocuk gibi hissetti. İrkilip başını kaldırdı. Uyanık gözleri Firdevs'in kısılmış ve şişmiş gözlerine nazaran canlı bakıyordu. Kızın yüzünde sinsi bir tebessüm vardı.

"Ne zaman uyandın?"

"Bu benim soruma bir cevap değil Azize hanım." Dirseğini yastığa, başını da avcuna yaslayıp doğruldu. "Çok olmuyor uyanalı. Ama uzun uzun güldüğünü gördüm. Ne gariptir, fark etmedin sana baktığımı. Epey komik bir şey düşünüyorsun herhalde. Veya derin, hoş, güzel bir şey..." Firdevs arkadaşının yorganı üstünden atmasını ve bağdaş kurmasını seyretti. Dağılmış saçlarıyla, kızarmış yanaklarıyla şirin gözüküyordu. Bazen korkutucu olan ciddi ifadesinden eser yoktu. İşte içindeki bu kız benim arkadaşım, diye düşündü.

AzizeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin