BÖLÜM 34

30.2K 2.7K 1K
                                    



Önceki bölüm gelen yorumlar için teşekkür ederim, bu bölümde de aynı performansı bekliyorum, 1k bölümü geçelim<3

Keyifli bölümler!

**


"Başak!" diye kulağıma gelen haykırma sesiyle gözlerim aralanırken başımı yastıktan kaldırıp birkaç saniye neler olduğunu anlamaya çalıştım. En önemlisi de saatin kaç olduğunu. Sabahın köründe uyandırıldıysam evde ufak çaplı bir katliam çıkabilirdi.

Odamın kapısının bir anda açılıp içeriye abimin girmesiyle bıkkınca başımı yastığa bıraktım. Geleli yalnızca bir gün olmuştu ancak şimdiden başımın etini yemeye başlamıştı.

"Benim kulaklığım nerede?" dedi abim ölümcül tehdit barındıran bir sesle. Yutkunurken başımı yastıktan kaldırdım ve eğer Çınar alıp vermeseydi onun beni kaç farklı öldürme planları kuracağını düşünmemeye çalıştım.

"Masamın üzerinde," dedim şirince sırıtarak. Abim kaşları çatılırken bakışlarını masaya çevirdi ve hiç açılmamış kulaklık kutusunu gördü. Kaşları daha çok açılırken "Kulaklığıma ne yaptın?" diye sordu.

Yutkundum. Bence abim için bilgisayarı ve kulaklığı benden daha önemliydi. Onun kulaklığını kırıp, kulaklığın parasıyla kendime kulaklık aldırdığımı öğrenirse muhtemelen beni buradan  Antarktika'ya kadar kovalar, sonra beni buzların arasına yatırıp fok balıklarına yem ederdi.

"Yanlışlıkla kırdım ama sana aynısından aldım. Bak, sıfır kulaklık. Üstelik tıpa tıp aynı."

Abim bana bir şey söylemeden birkaç adımda masaya ulaştı ve kulaklığı eline alıp kutuyu inceledi.

"Bana bak, içinden saçma sapan bir şey çıkarsa seni gebertirim," dedi ama sesi biraz yumuşamıştı. Hâlâ ona karşı bir hainlik yapacağımı düşünüyor ama aynı zamanda da elindeki kutunun güzelliğine kapılıyordu.

Kaderim şu an tamamen Çınar'ın, beni seven adamın, elindeydi. Eğer kulaklığın bir yerleri bozuksa gerçekten yaşanacak olayları kestiremiyordum. Kulaklığını kırarken onun gelmesine daha çok olduğu için pek umursamamış, rahatlığa kapılmıştım ancak şimdi kanlı canlı karşımdaydı...

"Başımı şişirdim sabah sabah, odana git orada bak kulaklığına," diye homurdandım ve başımı yeniden yastığa koydum. Fakat abim bana gün yüzü göstermemeye yemin etmiş gibi "Hiç yatma," dedi. "Yaren gelecek biraz sonra. Çınar'la birkaç işimiz var biz gelene kadar Yaren'in yanında dur."

"Oldu paşam," diyerek bir çırpıda yatakta oturduğumda kaşlarım çatılmıştı. "Ne işiniz varmış sizin Çınar'la?"

Abim sırıttı. "Sanane kızım, işine bak sen."

Sonrasında cevap vermeme fırsat vermeden odadan çıktı. Hızlıca telefonumu elime alırken önüme gelen saçlarımı geriye itekledim. Ne işleri olabilirdi ve abim neden nereye gideceklerini söylememişti? Üstelik Çınar da bana hiçbir şey söylememişti?

Durdum. Telefonun ekranından kendi yansımama bakarken kaşlarımı çattım hafifçe.

"Sanki sevgilisiniz. Niye sana haber versin ki?"

Bu gerçek sert bir şekilde yüzüme çarptığında yeniden birkaç saniye hayatı sorgulama evresine geçtim. Bana aşk itirafı yapmıştı ve o itiraftan sonra onunla kardeş olamayacağımıza göre sevgili olmamız gerekirdi. Eğer ben de ona bir şeyler söyleseydim. Eğer ben de ona onu sevdiğimi söyleseydim. Fakat o anın şokundan ağzımı açıp iki kelime edememiş, beynimi söylediklerini düşünmekten başka bir şeye yoramamıştım. Üstelik çevremizde ailem vardı ve sevgili olmak için hiç uygun bir ortamda değildik.

CEBİMDEKİ ASKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin