5. Bükülmez Olanın Cazibesi

532 64 109
                                    

Lord Huron-Long Lost

"Bir kişinin varlığını bütünüyle yargılarsak, onun bizi ölümcül bir düşman olarak görmekten başka seçeneği kalmaz: Çünkü kendisi değişmez olduğu halde, biz onun var olma hakkını ancak bir başkası olması koşuluyla tanımak istemekteyizdir."

Bileğindeki ağrı çocuğu gece boyu uyutmamıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bileğindeki ağrı çocuğu gece boyu uyutmamıştı. İnsanın acısı neredeyse, canı da orada oluyordu gerçekten. Sanki kalbi bileğinde atıyor gibi hissediyordu. Sargı ayağını çok oynatmasını engellese de yine de hareket ettikçe acıyordu işte.

Dudaklarını ısırmaktan yara etmişti fakat yine de sesini çıkarmamıştı. İçtiği ağrı kesici de bir şeye yaramış değildi.

Sabahın erken vaktinde sıcak odayı basmıştı ve bu sebepten üstündeki pike bile boğuyordu onu. Sağlam ayağıyla ittirip, derin bir nefes aldı. Henüz odanın diğer kalanı uyuyordu. Gece gelip herkes geçmiş olsun dilemişti. Keşke acılar geçmiş olsun denildiği kadar geçseydi...

Böyle canı acıdığı vakitler ne kadar büyümüş olursa olsun, gözü annesini ve ablasını arıyordu. Aslında ikisi de hiçbir şey yapmazdı ama iyi olup olmadığını sormaları bile kendini güvende hissetmesine sebep olurdu. Tabii bunu itiraf edecek değildi. Kendi başına güçlü olmak öyle önemliydi ki onun için, birine muhtaç olmak felaket gibi geliyordu. Tüm dünya birleşse, yine kendisi bir başına savaşırdı, savaşabilirdi buna inanıyordu genç çocuk gerçekten.

Halbuki hayat bazen tek başına içinden çıkılamayacak bir hal alırdı. O zamanlar yanımızda kimin, neyin olduğu önemsiz olurdu. Yani ister kedi ister bir insan olsundu bu şey, dünyada tek olmadığını bilmenin getirdiği bir rahatlık verirdi insana.

Çünkü insan dediğimiz canlı ne kadar yalnız kalmak isterse istesin, kalabalıkların içinde yalnız olmakla, fiilen yalnız olmak arasında korkunç bir farklılık vardı. Ve aslında ne kadar inkarda olsak da insan yalnız kalmaktan korkardı.

Menaf tüm cesurluğuna karşın, henüz dünyanın karanlığıyla tanışmış değildi. Toy düşünceleri onu her şeyle başa çıkabileceğine inandırmıştı.

Kapısı açık yatakhaneden ağrıyan ayağının üzerine basmamaya çalışarak çıktı. Temiz hava yüzüne çarpınca biraz kendine gelmişti.

Çiftliğe dair en sevdiği şey bu sabahları olmalıydı. Tertemiz havaya, apaçık gökyüzüne, şeftali kokularına uyanmak onu yaşamaya hevesli kılıyordu. Eğer burada çalışmak zorunda olmasaydı ne güzel bir hayat olurdu...

İşte toy düşünceleri tam da burada onu yanıltıyordu. Sınanmadığı bir hayatı diliyordu. İnsanlık kendi dışında herkesin hayatında olumlu bir nokta bulmakta ustayken, en büyük acımasızlığı kendine yapıyordu. Yaşanmayan bir hayatı dileyerek, şimdiki zamana haksızlık ediyordu.

Evin arkasındaki havuzun olduğu kısıma geldiğinde, şezlonglardan birinde rahatsızca uyuyan Tibet'i gördü yine. Bu çocuk hep böyle garip yerlerde mi uyur, diye düşündü ama yine de sessiz olmaya gayret gösterdi.

İflah Olmaz TutkularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin