27. Hayallerin ve Gerçeklerin Sınırı

402 47 66
                                    

KISS- I Was Made For Lovin' You

"İstemeden varım, istemeden öleceğim. Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum."

Menaf şaşkındı. Şaşkın olmaktan başka yapacak bir şeyi yokmuş gibiydi. İç mekan tasarımını, altmışlı yılların başındaki barlar gibi yapmışlardı. Kırmızı kahverengi tonlar ağırlıkta olsa da, bu sertliği morlar bozmuştu birbirinden bağımsız duran bunca şey bir araya geldiğinde, uyumlu olabilmişti.

Tütsü kokusu da portakal kokusunu andırsa da, aynısı diyemezdi kesinlikle. Etrafını dikkatle incelemeyi bırakıp, bar taburesine çoktan oturmuş, barmenle konuşan Tibet'e bakmıştı. Hep buraya geliyormuş gibi rahattı. Muhtemelen de geliyordu.

Barmenin flörtöz tavırlarına bakılırsa o da Tibet'le ilk kez karşılaşmıyordu. Menaf'ın elleri iki yanında sımsıkı birer yumruk olmuştu. Dünya üzerindeki herkesten, her şeyden kıskanabilirdi Tibet'i.

Tibet yanar dönerli bir levha gibiydi. Onun ışığını fark etmemek, ışığına çekilmemek imkansız geliyordu Menaf'a.

Çocuk iyice barın uzun masasına yaslanmış, eğilerekten bir şeyler anlatır olmuştu. Barmen de hem dinliyor hem içecekleri hazırlıyordu. Menaf dikilmekten sıkılıp, çocuğun yanındaki bar taburesine çıktı.

"Evet, dönmüş işte. Biliyordum zaten böyle olacağını. Hiç yanılmadım daha önce." Omzunu silktiğinde, yüzünde kendini beğenmiş gülümsemesi vardı.

Menaf onun Kubi'den bahsettiğini anlamıştı direkt. Fakat neden onu anlattığını anlamamıştı. Hani onu o kadar umursamıyordu? Eğer öyle olsaydı, herkese anlatmazdı diye düşünüyordu.

Barmen çocuk dönüp, ikisinin de önüne buzlu kehribar renkli içecekleri bıraktı. Menaf bardağın bile havalı olduğunu düşünmüştü.

"Bir kere haksız çıksan diyeceğim ama mal belli oğlum. Neyse çoğu kişi biliyor ne bok olduğunu, sen de önüne bak artık." Demişti siyah atletinin yakasını çekiştirerek. İçerisi dışarıdan daha serindi ama barın arkasında epey hareket ediyordu, bu da onu sıcaklatıyordu haliyle.

"Ben zaten önüme bakıyorum. Keyfimi kaçıracak son insan bile değil. Hem seni biriyle tanıştırayım bak," Tibet'in gözleri kendine döndüğünde, sonunda rahat bir nefes almıştı Menaf da. "Menaf, bize yeni katıldı. Menaf bu beyefendi de Yağız. Buralar ondan sorulur."

Menaf, Yağız'a kafasını eğerek selam vermişti sadece. Yeni girdiği ortamlarda çok konuşkan olamıyordu. Kaldı ki etrafta onun için çok fazla uyaran vardı. Gözü birbirine dokunmakta çekinmeyen adamların dansına kayıyordu.

Yaş skalası belirtmek zordu. Her yaştan insan var gibiydi. Söylenecek tek şey, yüzlerindeki rahatlık ve gevşemişlikti belki.

"Tanıştığıma memnun oldum Menaf. İsmin baya değişikmiş, köye de hoş geldin." Bir yandan da elindeki bardağı kurulamaya devam ediyordu Yağız.

"Eyvallah." Dedi sadece Menaf sıcakkanlı karşılamaya. Önündeki cam bardaktan bir yudum aldığında, alkol boğazını yakarak midesine kadar indi. Daha önce içtiği bir şey değildi ama Tibet'e ayak uydurmak istiyordu.

"Eren yok mu?" diye sordu Yağız, Tibet'e sorulduğu belliydi. Tibet ise ilkin yamuk şekilde gülmüştü.

"Dayak yiyeceksin, kedi patisi falan deme, söz konusu Eren olunca, Asaf'ın içinden başka biri çıkıyor Yağız." Elindeki bardağı tezgaha koyup devam etti, "Gelirler. Haber verdim."

Menaf bir anda kendini çok yetişkin gibi hissetmişti. Bu tavırları, kimsenin yaşlarını sormadan onlara alkol vermeleri, izin almadan istedikleri yere gidebilmeler, akşamın bu saatinde hoşlandığı çocukla yan yana oturmaları... Gerçek olamayacak gibi gelmişti. Ani farkındalığının cevaplarını, bardağın içinde oynayan ışıklarda bulmayı deniyordu ama ne yazık ki cevaplar onda değildi.

İflah Olmaz TutkularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin