26. İster Öldür, İster Öp Okşa

461 46 53
                                    

Brek- Tasmam Ellerinde

"Her şeyin, geçilmesi tehlikeli olan bir sınırı vardır. Bu sınır bir aşıldı mı artık geriye dönüş yoktur."

Ensesinden kayan teriyle, sıcağın başına vurduğunu hissediyordu Menaf

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ensesinden kayan teriyle, sıcağın başına vurduğunu hissediyordu Menaf. Gün inanılmaz bir sıcaklıkla başlamıştı. Sabah çocuğun yatağından, teninden öyle zor kopmuştu ki kendisine yapacak açıklaması bile yoktu.

Tibet gözleri kapalıyken bile büyülüyordu onu. Zaten işinin başına dönmeden parmak uçlarını dokunmadan edememişti. O güzel gözleri kapalıyken, dili kendisini zehirlemezken kalbine dokunuyordu.

"Bana bak bakayım, serseri seni." Menaf alnındaki teri silerek, aşağıdan kendine seslenen Özer'e baktı merdivenin tepesinden.

"Efendim abi?" Konuşmak istemiyordu çünkü dili damağına yapışmıştı. Kafası ağırlaşmış gibiydi.

"Lan, iyi misin?" dedi Özer, söyleyeceği şeyi geçerek.

"İyiyim abi, ne oldu?"

"İn aşağı Menaf, kıpkırmızı kesilmişsin be oğlum." Eliyle aşağı çağırıyordu çocuğu bir yandan.

Menaf kafasıyla onayladı. Merdiven eriyordu sanki gözlerinin önünde. Ağır adımlarla inip, ağacın dibine oturdu. Şeftali kokan ellerini üstüne sürdü, çıkacakmış gibi koku.

Özer yanındaki suyu alıp çocuğa uzattı. Dalgınlığı dikkat çekiyordu. Menaf, havadan nasibini almış, tadı değişmiş, ısınmış suyu günlerdir su içmemiş gibi boğazından kaydırmıştı.

"Dün gece neredeydin? Uyandığımda yatağında yoktun." Menaf Özer'in söyledikleriyle ona baktı oturduğu yerden.

En güvende olduğum yerdeydi demek isterdi aslında. Ama diyemiyordu. Hep saklanmak zorunda kalmanın, kelimeleri seçmenin, ne olduğunun anlaşılacağının korkusuyla, Menaf hiçbir şey diyemiyor, yalnızca susuyordu.

Böyle bir yaşam, nasıl sürdürülürdü?

"İşim vardı da abi dışarıda."

Özer derin bir nefes aldı. Karşısındaki her ne kadar büyük, cüsseli bir çocuk olsa da, nihayetinde çocuktu işte.

"Bak Menaf, ben senin iyiliğini düşünüyorum abim. Sizin yaşlarda aşk güzeldir, çekicidir ama hata yaparsanız da dönüşünüz zordur. Ben sana demiyorum ki kimseyi sevme, ama bak bir kızla sabahlamak başka bir şey. Milletin kızıyla öyle olmaz abim."

Elleri belinde hayat dersleri veriyordu yine. Tecrübe dedikleri şey, yetişkinlerin elindeki en büyük nimetti. Kendilerinden küçüklere verebilecekleri tek şeydi. Bunu kaybetmek istememelerini anlıyordu Menaf.

Çünkü insan bir şekilde, hayatta üstün olduğu bir 'şey' olsun istiyordu. Bir şeyde başarılı olmak, bir şeyde iyi olmak... Hiç olmadan önce, insanlara göre kocaman dünyada, galaksi içinse minik mavi bilyede silinmemek istiyordu.

İflah Olmaz TutkularWhere stories live. Discover now