12. Metaforik Olarak Erkek

497 56 113
                                    

Twenty One Pilots- Ride

"Anlaşılan tüm geceler arasında en ürkütücü olanlar yaz geceleriymiş."

Top potanın çemberinde dönüp dönüp, sonunda içine düştüğünde bir bağrışma daha duyulmuştu. Sanki girmeyecekmiş gibi olan toptan ümidini kesmiş olan Tibet bile şaşkınlıkla dönüp bakmıştı.

"Aferin lan!" Tibet'in sırtına atlayan Gebro'ya göz devirmişti Menaf o arada. Hiç tahammülü yoktu o saatlerde Gebro'ya.

Saatlerce çalıştıktan sonra canı çok sıkıldığı için peşlerine takılmıştı, Eren'in de yanında getirdiği topla birlikte, basketbol oynama kararı almışlardı. Ne kadar yorgun olsalar da, içlerinde yanan enerjiyi dindirmek zordu o yaşlarda. Bazen sonsuza kadar koşma isteği peyda oluyor, bazense akşama kadar uyumak istiyorlardı.

"Oğlum hile hurda, itme, kan, vahşet ne ararsan var sende, böyle oyun mu olur?" Uğur şaşkınlıkla kollarını kaldırmış, terden ıslanan kıvırcık saçlarını geri itelerken Gebro'ya söyleniyordu.

Gebro gevrek gevrek gülünce, iyice siniri bozulmuştu, Menaf suratından anladığı gibi, kendisi de derinden hissediyordu bunu. "Lan sokakta oynanılan basketbolda, Avrupa ligi kalitesi bekliyorsan kafana sıçayım Uğur." Kenarda oturan Hülya'nın yanına adımlayıp, kızın elinden suyu alırken, yanağından da makas almıştı gülerek.

Bu sırada Menaf'ın gözleri kendisine arkası dönük Tibet'e kaymıştı. Çocuğun ensesindeki saçların terden ıslandığını görebiliyordu. Sıcakladığı için üstünü çıkarıp, basketbol sahasını çevreleyen demire asmıştı.

O geceden beri bir daha konuşamamışlardı çünkü Tibet sürekli dedesinin yanına gitmeye başlamıştı. Menaf bunun iyi mi kötü mü olduğuna karar veremiyordu ama o gece yaşanmamış gibi yapmak da işine geliyordu.

İnsanın kendini kabullenmesi çok zordu, ne olduğunu bilmek güzel göründüğü kadar korkutucuydu. Özellikle kendini anlamak, cehennemi yaşamak gibiydi. Bununla başa çıkamıyordu Menaf. Zaten düzensiz olan uykuları iyice düzensizleşmiş, düşünceleri fena halde onu rahatsız eder olmuştu. O sabah yaşadığı şeyden koşarak uzaklaşmak çok iyi bir fikirdi.

Bugün de konuşmamışlardı çünkü Erenler hep birlikte çiftliğe gelmişti. Onlarla birlikte köye inip, basketbol oynamak iyi bir fikir gibi görünse de, herkes anlamsız şekilde sert oynuyordu.

"Terim soğudu şerefsizler, hadi." Topu sektiren Şafak'ın yüksek sesiyle gözler ona dönmüştü.

"Hiç nefeslenmeyelim Şafak, hep koşalım abicim tamam mı?" Eren'in sinirli sesine güldü Menaf. Herkesin sert oynama sebebi, gergin olmalarıydı herhalde. Özellikle Eren de Uğur'a sert hamleler yapıyordu. Gebro'yu söylemeye bile gerek yoktu, çocuk hep kendisine çalışıyor gibi geliyordu Menaf'a.

"E siz de kırk yaşında gibi on dakikada bir su içmek için ara veriyorsunuz, böyle oyun mu oynanılır?" Sitemli sesi herkesin iç geçirmesine sebep olmuştu.

Gebro, Uğur ve Tibet bir takımda iken, Eren, Menaf ve Şafak bir takım olmuştu. Neredeyse üç saattir koşturuyorlardı ama henüz sıkılmış gibi değillerdi. Çekişmeli olması da buna sebepti elbette.

Şafak elindeki topu sertçe karın hizasından Tibet'e fırlattığında, Tibet çevik bir hareketle tutmuştu. Menaf gözlerini çocuğun üstünde gezdirirken, bundan hem suçluluk hem de zevk duyuyordu. Öyle zıt geliyordu ki bu hisler, kafası çok karışıyordu. Bıraksalar bir kaşık suda boğacaktı çocuğu ama bunu bu suçluluktan kurtulmak için yapardı. Bu hislerinin sorumluluğunu almak ona zor geliyordu, çocuk da bunun çözümünü Tibet'i suçlamakta bulmuştu. Onu yoldan çıkaran Tibet'ti. Yani bu hikayenin şeytanı olmuştu.

İflah Olmaz TutkularWhere stories live. Discover now