28. Şivekâr

477 49 36
                                    

Sumru Ağıryürüyen- Gece sefası

"Yakınlığı belirleyen şey zaman ya da imkan değildir; sadece karakterdir."

Menaf geri döndüğünde, Tibet çocuğun suratından bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştı. Fakat bazı şeylerin çok da deşilmemesi gerektiğini en iyi kendisi bilirdi. Bu yüzden sorgulamadı ama daha çok üstüne düştüğünü gösteren hareketlerde bulundu.

Her ne kadar çok yakınlaşmak istemese de, suratı asık olunca kendini iyi hissetmiyordu. İstemsiz bir düşüncelilikle ona yönelik hareketler yapıyordu.

Hepsi kalkıp, isimsiz bardan çıktığında gecenin ortalarındaydılar. Gebro'yla gece gölde buluşmak için anlaşmışlardı.

Tibet, bunu Erenlere de söylediğinde hepsi hafiften çakırkeyif olduğundan itiraz etmemişlerdi.

Yolda sallana sallana yürürken dört çocuk, yıldızlı gece yine gök kubbeye yapışmıştı. Hafif bir meltem yüzlerini okşuyor, kollarındaki tüyleri diken diken ediyordu. Ağaçlardaki hanımeli kokusu, boş sokakları ele geçirmişti.

Menaf derin bir nefes çekti içine. İlk kez yaşadığını hissediyordu. Ne garip bir his diye düşündü... İnanamıyordu kalbinin hareketlerine.

Şaşkındı çünkü dünyanın bu kadar yaşanılası olduğunu daha önce fark etmemişti. İşte yaşam şartları insanları her şeyden soyutlayabilir veyahut dünyaya aşık da edebilirdi.

İnsanlar bu konuyu kendilerince küçümsese de, Menaf yaşadığını bilirdi. Kimsenin ona her şartta keyif almasını söylemesine gerek yoktu. Hayat bazen gerçekten de güzel olmazdı. Zaten böyle bir vaadi ve borcu da yoktu. Kendini yalanlarla kandırmak yerine, yalnızca dünyasının kötü olduğunu kabullenmişti, dünyanın değil.

"Hava çok güzelmiş." Diye mırıldandı sessiz gecede. Kendisi Tibet'le önden yürüyordu. Arkalarından gelen Eren ve Asaf'ın minik kıkırdamaları ulaşıyordu bazen kulaklarına. Çocukların kimseyi rahatsız etmemek için sessiz sessiz kıkırdamalarına gülümsedi Menaf.

"Her yaz böyle olur. Geceleri hava o kadar güzel olur ki, sadece geceleri yaşamak isterim. E bir de insan kalabalığı olmayınca, sokaklar daha güzel oluyor." Omuzlarını kaldırıp indirdi Tibet.

Çok hızlı büyüdüklerini düşünüyordu. Daha birkaç sene önceye kadar, geceleri bu saatte dışarı çıkmak diye bir şeyin söz konusu olması bir yana, gündüzleri bile epey zor çıkıyordu.

Tibet'i bu kadar asi yapan, söylediği hiçbir şeyden çekinmeyen bir insan olmasını sağlayan bu sebeplerdi. Tibet bütün bu istekleri için savaşmak zorunda kalmıştı.

Bu yüzden diğer insanlar için o kadar da savaşmıyordu. Sadece ondan hoşlanan insanlar ile takılıyor, başkalarının da o kadar ilgi çekici olmadığını düşünüyordu. Çok basit istekleri için bile saatlerce dil dökmek zorunda olduğu bir ailesi vardı.

Neyse ki durum şimdi öyle değildi. Bir kez yıkılan hiçbir duvar, eskisi gibi olamazdı. Ya daha sağlam olurdu ya da eskisinden güçsüz. Tibet daha sağlam olmasına izin vermemişti.

"Burada büyümek güzel olmalı." Menaf yan bir bakış attı çocuğa.

"Güzel. Bazen burada yaşamasak ne olurdu diye düşünüyorum... Hepimiz o kadar farklı olurduk ki, birbirimizi asla tanıyamazdık. Bizi biz yapan, tamamen burası. Persika da öyle. Hep rahattık burada, bizim krallığımızdı. Turistler dışında herkesi tanırdık." Buruk bir gülümseme yer edindi dudaklarında. "Bunun iyi yanı da var kötü yanı da... Daha çok iyi yine de."

İflah Olmaz TutkularWhere stories live. Discover now