37. Çavdar Tarlasında Sınırlar

452 54 49
                                    

Elephanz- The Catcher in the Rye

"Bazı şeyler olduğu gibi kalmalı. Elinizde olsa da onları büyük cam vitrinlere koyup oldukları gibi kalmalarını sağlayabilseniz."

Kedi gibi yerinde gerilirken, kafasını hafifçe çevirip, Tibet'in ne yaptığına baktı Menaf

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Kedi gibi yerinde gerilirken, kafasını hafifçe çevirip, Tibet'in ne yaptığına baktı Menaf. Sıcak günlerin ardından bir klasik olarak yağmur gelmişti yeniden. Sıcaklık kendini kaybetmeden, boğuculuğunu koruyordu.

Menaf da Tibet'ten uzak kalmak istemediği için yağmurlu tatil gününü yanında geçirmeye karar vermişti. Menaf çocuğun yatağında oturup, bir kitabı okuyormuş gibi yaparken, Tibet sessizlik içinde yerde yüzüstü uzanarak resim çiziyordu.

Yağmurun cama vuran tıkırtılarına eşlik eden bir müzik vardı arka planda. Huzurlu bir sabah denilebilirdi. Tibet kahve içmeyi sevdiği için, kahvesinin kokusu odayı kaplamıştı. Menaf okuyormuş gibi yaptığı kitaptan gözlerini çekip, çocuğun alnına düşen saçlarına baktı. Elini yanağına yasladığı için yanağı yukarı çıkmıştı.

Menaf için onu izlemenin zevki bambaşka bir şeydi. Biraz anlatmak istese, zorlanacağı bir olaydı. Çünkü bazen insan içindeki hisleri tanımlayacak kadar çok kelime bilemiyebiliyordu. Böyle zamanlarda Tibet'i sarıp sarmalamak, her şeyden korumak istiyordu. Garip bir histi.

Genelde bunları kardeşlerine karşı hissederdi. Fakat Tibet'e hissettiklerinin kardeşleriyle hiçbir alakası olmadığından emindi. Aşk bu yüzden biraz kafa karıştırıcı olabiliyordu.

Yerinde kıvranıp, çocuğun dikkatini çekmek istediyse de yapamadı. Çocuk epey dikkatli bir şekilde yaptığı şeye odaklanmıştı. Anlamlı bir şeyler çizmediğini görüyordu Menaf. Ama çocuk dünyanın en anlamlı karalamalarını yapar gibiydi o an. Menaf, çocuğun kullandığı renkleri inceledi. Yeşiller ve sarılar iç içeydi. Anlamsız karalamalar olsa da, kötü görünmüyordu.

Aslında biraz dikkatli bir çocuk olsaydı, kağıttaki renklerin gözlerinin renkleriyle birebir uyuştuğunu görebilirdi. Eh, bazen hepimiz gözümüzün önündekini görmekte zorlanabilirdik.

Yerinden kalkıp, uzandığı yere ilerlerken Tibet de göz ucuyla çocuğa bakmıştı sonunda.

"Ne kadar odaklısın..." Menaf'ın sesi sıkılmışlık içeriyordu.

"Senin olmadığın kadar? Evet." Diyerek güldü Tibet. Sonra olduğu yerde sırt üstü dönüp, Menaf'ın kendisine tepeden bakmasına izin verdi. Çocuğun kalıbı böyle zamanlarda daha iri geliyordu gözüne.

Menaf dizlerini büküp eğildi. Çocuğun kızarmış yanaklarına baktığında her zaman içinde bir şeyler harekete geçiyordu. Daha da kızartmak ister gibi. Menaf normal şartlarda, böyle durumlarda çok da cesur bir çocuk değildi. Özellikle ilk öpücüğünün Tibet'le olduğunu düşünülürse, hiç değildi belki de. Adım atmak onu utandırıyordu.

İflah Olmaz TutkularWhere stories live. Discover now