8. Hırkaların ve İnsanların Varoluş Amacı

490 63 138
                                    

Alice in Chains- Heaven Beside You

"Her şeyin gerçekleştirmek istediği bir varolma amacı vardır, ve değişim, bu amacın gerçekleşmesi için doğal olarak ortaya çıkar."

Menaf'ın ayağı burkulduğundan beri on gün geçmişti. Bu sabah uyandığında kendini çok daha iyi hissettiğini de fark edince, çalışmadığı günlerin acısını çıkarırcasına çalışmıştı. Çalışmadı demek de yersiz olurdu, oturduğu yerde bile olsa çürük şeftalileri ayıklarken, bir iş yapmış oluyordu sonuçta.

Tibet'i de Umur Bey çağırdıktan sonra ertesi sabah görmüş, bir daha görmemişti. Ne havuzda ne etrafta... Farkında olmadan merak etmeye başlamıştı. Çocuk uyuşturucu gibiydi. Sürekli uyarıma maruz bıraktığından, vücudu uyarılmayınca, arar olmuştu. İlginç geliyordu aslında bu durum Menaf'a.

Daha önce bu tarz meraklara sahip olduğu bir arkadaşı olmamıştı. Kendiyle öyle meşguldü ki, etrafını merak etmeye vakti kalmıyordu. Fakat Tibet değişik birisiydi. Nedenlerini, nasıllarını merak ettiriyordu. Kendisi bunun farkında olmasa da, tam istediği gibi ilgi çekiyordu aslında.

Sabahtan beri çok terlediği için duş alma kararı aldı. Ağır hareketlerle eşyalarını çıkarıp kenara koyduğunda, terlememek için nefes bile almak istemiyordu o sıralarda. Hava kendini akşam şavkına bırakırken, camdan dışarıya şöyle bir göz attı. Güneşin ışığıyla gözleri kısılmıştı. Güzel bir kızıllık ve mavilik birbirine karışmışken içini huzur kapladı.

Eşyalarını eline alıp duşların olduğu yere girdiğinde birkaç işçinin de çıktığını görmüştü. Menaf öyle çok çeşitli şampuanlar kullanan bir çocuk değildi. Babasının parfüm kullanmasına bile kulp bulduğu bir çocuk olduğundan, bir sabunla her işi görebileceğini düşünüyordu. Ayrıca bir yerde bu konu sadece ailesi ile ilgili de değildi, çok daha ekonomikti! Hem de şöyle düşünüyordu: O kimdi ki, çok zenginmiş gibi bir de bu eşyalara o kadar para dökecekti. Olmadığı bir insan gibi görünmek istemiyordu ki.

Zenginmiş gibi yapmanın insanı daha fakir gösterdiği kanısındaydı. O şampuanlara o kadar para vermek, tüm gün verdiği emeğe yazıktı. Gidip karnını doyurabileceğini düşünüyordu.

Tüm bu düşünceler kafasında cirit atarken, duşun ılık suyunun altına girmişti bile. Bu karmaşık düşüncelere aslında kenarda gördüğü pahalı bir şampuandan ulaşmıştı. Tek bir nesne bile onu bunları düşünmeye itebiliyordu. Bazen onun da bunları kullanmaya hakkı olduğunu düşünürdü ama sonra da diğer düşünceleri aklında gelince vazgeçerdi. Gözünü pek de yükseklere dikmezdi yani.

Hayatta istediği şeyler için savaşmış değildi. Belki de hiçbir şeyi savaşacak kadar çok istememişti...

Suyun tadını çıkara çıkara duş aldıktan sonra, ferahlamış bir şekilde üstünü giyinip tekrar yatakların bulunduğu odaya geçmişti.

Özer abisi de yatağa uzanmış, elindeki kitabı okuyordu. Burada kitap okuyan tek insandı belki de.

"Bileğin iyi oldu mu koçum, arpası çok gelmiş at gibi sekerekten dolaşıyorsun?" Eliyle kaldığı paragrafı tutup, gülen gözlerle ona dönmüştü.

"İyi abi iyi, üstüne basınca acımıyor artık." O da gülümseyerek yanıt vermişti. Çok sık gülümseyen bir insan olmamasına karşın, büyüklerine saygılı davranırdı. Bu sebepten onlarla gülümseyerek konuşurdu.

"Şükür oğlum. Öyle yatarken görünce içim eziliyordu valla. İyisin iyisin, maşallah." Elindeki kitabı kenara koyup, yatağında yan dönüp sohbet havasına girmişti. Aslında Menaf'ın çok sohbet edesi yoktu ama bu adam kötü bir insan da değildi. "Alıştın mı bakalım bu taraflara? Nasıl gidiyor?" Samimi sesi Menaf'a ulaşmıştı. Aslında bu soruların altında öğrenmek istediği birkaç şey mevcuttu.

İflah Olmaz TutkularWhere stories live. Discover now