23. Muhtaç Olduğun Sevgi

432 45 71
                                    

t.A.T.u- Malchik Gay

"Hangimiz yeterince özgürüz? İçimizi karartan bazı kritik geçmiş günlere hepimiz takılıp kalmıyor muyuz?"

Menaf çekip gitmek istese bile ortamı terk edememişti. Diğerlerinin de keyfini kaçırmak istemiyordu. Fakat kendisinin keyfinin kaçmış olduğu oldukça barizdi.

Herkes uyandığında bunun gayet farkına varmışlardı. Tibet'in de onlar uyandığında gelmemiş olması bir şeyleri anlamaları için yeterli kanıt sunuyor olmalıydı. Kimse sorgulamamıştı.

Menaf elindeki dalla yerdeki çamuru dürtüp, üstüne anlamsız figürler çiziyordu. Yanına oturan Duru'yu bile fark etmemişti.

Kız da sesini çıkarmadığı için birkaç dakikayı böyle geçirmişlerdi. En son Duru dayanamayıp sordu, "Bir şey mi oldu? İki dakikada herkesin modu değişiyor."

İyi niyetle sorduğunu biliyordu Menaf, ama hiç gününde hissetmiyordu. Tibet'in dedikleri sürekli kafasında tekrar ediyordu. Tibet de böyle şeylerden sonra gelmediğinden, Tibet'in çevresini çalıyormuş gibi hissetmekten de geri alamıyordu kendini.

Söyleyip söylememek arasında kalsa da, Duru'ya bir şeyleri anlatabileceğini düşündü Menaf. "Biri var." Diye başlamıştı.

Duru kafasını, kendine çektiği dizlerine yaslamış, bütün dikkatiyle Menaf'ı dinliyordu. Menaf'ı dinlemenin keyif verici bir yanı vardı. Çok konuşmadığı için anlattığı şeyler daha ilgi çekici oluyordu. Kız kendini ona hayranlıkla bakarken buluyordu birden. Kendi etrafındaki kimseye benzemiyordu çocuk. Bu yüzden 'biri var' dedikten sonra da, çatılan kaşlarını fark edemedi.

"Ona çok değer veriyorum... Anlamaya çalışıyorum. Farklı birisi." Derken gülümsüyordu. Saf gülümsemesi başkaları tarafından fark edilmeyecek gibi değildi. "Ama o beni anlamamak için direniyor. Dinlemiyor bile doğru düzgün. Hatasızım demiyorum, Duru. Ama kim hata yapmadan ilerleyebilir? Beni asla alttan almıyor. Açıkçası beni sevdiğinden emin bile değilim." Şimdi gülümsemesi daha buruktu.

Duru bir süre sessizlikle düşündü. Yanlış bir şey söylemek istemiyordu ama düşündüğü şeyi saklamak da istemiyordu. Menaf'ın onu fark etmediğini anlamıştı.

"Menaf... Sana çok değer veriyor gibi görünmüyor her kimse bu kişi. Değer verdiğimiz, sevdiğimiz insanların her sözü bizim için önemli olmalı. Bazen alttan almalı, karşı tarafı anlamaya çalışmayız." Derin bir nefes aldı. "Sana değer vermeyen birini sevmek çok zor. İnsan hep kendini suçluyor. Onun değer vermeme sebebini kendinde arıyor. Böyle yaşamak gerçekten güç. Ve sen bunu hak etmeyen birisin."

Menaf çamurla oynamayı bırakıp yanındaki kızın gözlerine baktı. Başını dizlerine yasladığı haliyle küçük bir kız çocuğu gibi görünüyordu. Gülümsedi bu haline.

"Ondan emin değilim. Belki de hak ettiğim gerçekten budur. Ben bile bazen niyetlerimden emin olamıyorum." Omuzlarını kaldırıp indirdi. Beden dili, elinden gelen her şeyi yaptığını söylemeye çalışıyordu. Her yolu denemişti, pes mi etmeliydi?

"Neden öyle düşünüyorsun Menaf?" Kız elini uzatıp, destek olmak ister gibi çocuğun büyük elinin üstüne koydu. "Sen burada çoğu işçiden çok çalışıyorsun. Ailene bakıyorsun. Aynı zamanda okuyorsun. Bunlar senin diğerleri için feda ettiğin şeyler. Yani biraz olsun alttan alınmayı hak etmiyor musun? Yorulduğun bariz bazı zamanlarda, insanlar yorgunken daha fazla hata yapar. Kendine çok yüklenmiyor musun?"

Kızın dediklerini düşündü Menaf. Gerçekten kendine çok mu yükleniyordu? Tibet'e olmadık şeyler atfedip, gözünde yükseklere o mu çıkarıyordu? Düşündü biraz ama durum bu değildi. O çocukta gerçekten farklı bir şeyler vardı işte. Onu merak etmeden duramıyor, ona sinirliyken bile ne zaman yanına gidebileceğini düşünüyordu.

İflah Olmaz TutkularDonde viven las historias. Descúbrelo ahora