10. Güneş Aynı Güneş

558 61 124
                                    

Tame Impala- Let it Happen

"Nasıl tatlı tatlı ısıtan güneş ışığı bir adeseden geçtikten sonra bir noktada toplanıyor ve yakmaya başlıyorsa, kuvvetini fevkalade arttıran bu sevgi de sizi sarar ve tutuşturur. Onu dışarıdan birdenbire gelen bir şey zannetmek doğru değildir. O, içimizde zaten mevcut olan hislerin bizi şaşırtacak kadar şiddetlenivermesinden ibarettir."

Güneşin sıcak ışınları altında uzanırken, kemiklerinin bile ısındığını hissediyordu Menaf. Sanki sıcaklık derisinden kalbine kadar uzanıyordu. Aldığı her nefesi daha derinden hissediyordu.

Böyle zamanlarda yaşamak daha tatlı oluyordu Menaf'a kalırsa. Etrafta kimseler yokken sadece doğa ve kendini dinlemek ona çok iyi geliyordu. Samimiyetsiz tepkiler vermek zorunda kalmıyor, başkalarına kendini kanıtlama çabası içine girmiyordu. Doğal olarak kendini en çok yalnızken seviyordu böylece.

Her yaz çalışmasına rağmen de, yazları seviyordu. Vücudunun sıcacık olduğunu hissetmek, yani çalışmazken, onu mutlu ederdi.

Kirpiklerine üflenen nefesle, irkilerek gözlerini açtı. Tepesinde dikilen Tibet'i görmeyi beklemiyor olsa da şaşırmamıştı. Bir şekilde birbirlerini buluyorlardı.

"Güneş çarpacak." O da kendisi gibi yanına uzandığında, kafasını hafifçe çocuğa çevirdi. Bu sefer rolleri değişmiş gibilerdi. Menaf çıkardığı tişörtü başının altına koymuşken, Tibet ilk defa düzgün bir tişört giymişti.

Tek gözünü güneşten ötürü kısıp, Tibet'le göz göze gelmişti Menaf. "Bir şey olmaz, şu an çok rahatım." Biraz keyfi bozulmuştu işin açığı... Yalnızlığı özlemişti. Tam yalnız kalıyorum dedikten hemen sonra Tibet'in yanına damlamasından çok hoşlanmıyordu.

"Omuzların tavuk gibi kızardığında da böyle düşünürsün umarım." Tibet yan bir gülüşle gözlerini kapayarak, başını gökyüzüne çevirmişti.

Menaf yattığı yerde derin bir nefes aldı. Her şeye aşırı laf ettiği biraz yoruluyordu işin açığı. Ama her nedense, geçen gece onu desteklemesinden sonra, Tibet'e yaklaşımının değiştiğini hissediyordu. Arkadaşlığa ve koşulsuz desteklenmeye aç bünyesine bu tavırlar iyi geliyordu. Geceleri sürekli Tibet'i düşünüyor olmasına ise çeşitli bahaneler buluyordu. Çocuğun bacaklarını öyle çok düşünmüştü ki kendisine kızmıştı en sonunda. Sonuçta Duru gibi bir kız dururken, Tibet'i düşünmeyi kendisine yediremiyordu.

Hepimizin yetiştirilme şekilleri, düşünce şekillerimize derinden tesir ediyordu. Farkında olmaksızın kendimizi belimize bağlı bir kemerle buluyorduk. O düşüncelerden kopup, uzaklaşmaya çalışırken, hareketlerimizin düşüncenin temeline dayandığını fark etmiyorduk.

İflah Olmaz TutkularWhere stories live. Discover now