41. Deniz de Benim, Denizi Düşleyen de

292 35 42
                                    

Her's- What Once Was

"İnsan varoluşunun gizemi sadece hayatta kalmakta değil, uğruna yaşanacak bir şey bulmakta da yatmaktadır."

Denizde sırt üstü uzanmış yüzerken, güneş göğsünden içeri damlıyordu sanki

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Denizde sırt üstü uzanmış yüzerken, güneş göğsünden içeri damlıyordu sanki. Dünyanın en özgür hissettiren anlarından birisi oluveriyordu sabahın ilk saatleri. Sahil boştu, sadece arka planda arkadaşlarının gülüşmeleri yankılanıyordu. Suyun dalgalarının boğuk sesi kulaklarını örttüğünden, gülüşmeler de boğuk boğuktu. Serin su sıcacık olmuş vücuduna iyi geliyordu.

Hiçbir şey düşünmek istemediği zamanlarda kendisini böyle sırt üstü bırakır, sürüklenmeyi beklerdi. Denizler onun yuvası gibiydi. En büyük şansının böyle bir yerde dünyaya gelmek olduğunu düşünürdü zaman zaman Tibet.

İstediği zaman suya girebilmek, onun en büyük kafa dağıtma yöntemiydi. Şimdi de ağustosun ortalarına gelmişlerken, zamanın hızını anlayamıyorken, elbette kafa dağıtmalıydı.

Hayat ne hızlı akıyordu... Kendisini iki ay önceki Tibet'ten çok farklı görüyordu. Ayaklarını kendine doğru çekip, suyun içine girdi. Kendisine çok uzakta kalmış olan, arkadaş grubuna baktı. Diğerlerinin arasında duran Menaf'ın kafasını seçti hemen. Bu değişikliğin kiminle ilgili olduğunu çok iyi biliyordu. Bu denli uzaktan bakarken, nasıl içlerine girdiğini anlayamamıştı bir an.

Çok farklı insanlardı halbuki. Fakat Tibet, Menaf'la şunu öğrenmişti, aslında insanlar birbirinden o kadar da farklı değildi. Hepimizin benzer yaraları, benzer yaşamları vardı.

O yaşamları farklılaştıran, bizim önyargılı düşüncelerimizdi. Menaf onlardan o kadar da farklı değildi. Açılmayı bekleyen bir inci tanesiydi. Kendisi sularda özgür doğmuş olabilirdi, kendi kabuğunu kırmış olabilirdi, bazı insanların kabuklarını kıracak birine ihtiyaçları olurdu. Ve sonra hepimiz o beyaz inci tanesi olurduk, diye düşündü.

Yalnızken böyle değişik benzetmeler yapardı insanlar hakkında, toplum hakkında... Tibet'in kafası karmaşık bir yerdi. Her şey hakkında bolca düşünürdü. Başkalarının yazılarını okur, onlar hakkında da düşünürdü. Tibet çoğunlukla düşünürdü zaten. Yoksa kendi kabuğundan nasıl çıkardı?

"Tibet!" Menaf'ın sesiyle, denizin yavaş yavaş dalgalanmasının büyüsünden çıktı ve onlara döndü.

"Efendim!"

"Gelsene artık." Çocuğun sesi uzaktan az geldiğinden, o tarafa yüzmeye başladı. Kulaç atmak onun için yürümek kadar doğaldı. Zaman zaman denizde yaşamanın, geceleri denizde uyumanın hayalini kurardı.

İnsanlar o büyük dalgalardan korkarken, Tibet onların sihirli olduğunu düşünürdü.

Yanlarına yaklaştığında yavaşladı. Menaf da ona doğru yüzüp, kollarını arkasından omzuna dolamıştı bile. Boynunu öperken sordu, "Kafa dinlemeye mi kaçtın?"

İflah Olmaz TutkularWhere stories live. Discover now