Bölüm 1 Yaşananları Kaldıramamak

28.6K 662 53
                                    

Merhabalar Sevgili Okurlarım. Şu an bu satırları yazarken hikayemi okuyan birileri olacak mı ? düşünceleri içerisindeyim. Eğer şu an bu satırları okuyan birileri var ise öncelikle bu hikayenin benim ilk kurgum olduğunu göz önünde bulundurarak okumalarını rica ediyorum. Eksiklikler tabii ki olacaktır. Yapıcı eleştirilerinizi, kurgunun gidişiyle ilgili düşüncelerinizi benimle paylaşmanızı her zaman beklerim.

Kitabı yazmaya başladığım tarih: 21.10.2023💕

-----------

Tüm günün yorgunluğu sonrası gecenin ilerleyen saatleri de olsa yatağıma ulaşabilmiş olmanın sevincini yaşıyorum. Hayatımdan bir günü daha sorunsuzca geçirmiş, yatağıma kavuşabilmiştim. Yattığım yere ne kadar yatak denebilir bilmiyorum ama bugün huzurluyum. Babam ve ağabeyim şehir dışındaki işleri bitmediği için bu akşam eve gelemediler. Bu durumdan oldukça memnunum. Eğer evde olsalardı muhtemelen şu an hem fiziksel hem de ruhsal yaralar içerisinde yatağıma ulaşmış olurdum.

Babam, benim doğumumda annem vefat ettiği için beni hiçbir zaman benimseyip  kızı yerine koymadı. Sevdiği kadının ölümünden beni sorumlu tutuyor. Babamın gözünde ben sevdiği kadının hayatına son veren bir katilim. Ağabeyim Kerem ise annem Zerrin ile evlenmek için babamın onun annesini terk ettiğini düşündüğü için bütün suçu bende görüyor. Annesini üzen kadının kızı olduğum için kardeşi olsam bile her zaman benden nefret etti.

Koskocaman bir malikânede yaşıyoruz ama beni bir sürü odası olan bu evde bir odaya sığdıramamışlardı. Evin bahçesinde kullanılmayan eşyaların olduğu ardiye gibi bir yerde yaşamaya mahkûmum. Bu evde bana bir yatak bile çok görülmüştü. Evde kullanılmadığı için depo olarak kullanılan bu yapıya koyulmuş tekli iki koltuğu birleştirip uyuyorum. Kaldığım yapının içerisinde nefes almam için cam bile yok. Gerçi olmaması belki de iyidir çünkü bu yapının içerisinde ısıtma sistemi de bulunmuyor. Soğuk kış gecelerinde üşüdüğümde titreyerek uyumaya çalışıyorum. Gerçi çoğunlukla gün içerisinde o kadar çok yoruluyorum ki yattığım zaman soğuğu hissedemeden direkt uyuyakalıyorum.

Yemek masasında aynı masada oturmak şöyle dursun onlarla aynı yemekleri yememe bile izin verilmiyor. Çoğu yemeğin nasıl yapılacağını, görüntüsün, kokusunu biliyorum ama tatlarını bilmiyorum. Bir keresinde ağabeyim Kerem doyduğu için yiyemeyip çöpe attığı pizzanın artıklarından tadına bakmaya çalışırken beni yakalamıştı. Önce tekmeler atarak durmaksızın dövmüş sonrasında ise saçlarımdan sürükleyerek beni kazan dairesine götürmüştü. Beni zincirlediği kazan dairesinde iki gün su dışı bir şey vermemiş, tuvalet ihtiyacımı gidermeme bile izin vermemişti. O günü hatırladığımda hala tüylerim diken diken oluyor.

Kimse Ferman ailesinin Destina isminde bir kızı olduğunu bile bilmiyor. Beni eve gelen kişilere evin hizmetlisi olarak tanıtıyorlar. Ben herkesin harika gördüğü, keşke o ailede doğsaydım dediği Ferman ailesinin istenilmeyen fazlalık görüleniyim. Bazen yaşadıklarımı kaldırmayacak gibi hissetsem de bu evden kurtulacağım günün hayalini kurmak bana dayanma gücü veriyor.

--

Gözlerimi yeni güne sabah beşte açtım. Evi havalandırmam, mutfakta hazırlanacak kahvaltıya yardım etmem ve ardından da evin temizlik işlerine başlamam lazım. Babam Faruk ve ağabeyim Kerem dün akşam eve gelemeyince yarın sabah saat 8'de evde olacaklarını bildirmişti. Onlar gelene kadar halledilecek işleri halledemezsem başıma gelecekleri düşünmek istemiyorum. Kahvaltı tamam gibiydi sadece birkaç sıcak yenmesi gereken şey kalmıştı ki zil çaldı. İçimi kocaman bir korku bulutu kapladı. Erken gelmişlerdi ve sofra hazır değildi. Ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde hemen mutfağa koştum. Kapıyı evin diğer yardımcısı Sema açtı.

Çok geçmeden içeriden Kerem'in bağrışı geldi.

"Destina! Çabuk buraya gel."

 Ayaklarımı geri geri gitmek istese de hızlıca içeriye gittim. Ağabeyim Kerem yanına gelmemle yanağıma bütün evde sesi duyulacak kadar şiddetli bir tokat attı. Dengemi kaybedip geriye doğru sendeledim ama Kerem'in öfkesi hala dinmemişti. 

"Bilerek yaptın değil mi? Geleceğimizi bildiğin halde masayı hazırlamadın." diye bağırdı.

"Hayır, bilerek olm" derken Kerem "Ben sana senin sesini duymak istemiyorum sana konuşmak yasak demedim mi?" diyerek bağırdı. Üzerime doğru yürümeye başladığında geriye doğru adımlar atıyordum. Bir anda beni tüm gücüyle ittirerek yere düşürdü. Yere düşmemle karnıma ardı arkası kesilmeyen tekmeler atmaya başladı. Kimsenin bana yardım etmeyeceğini bildiğim için çaresizce ağabeyim Kerem'in öfkesinin dinip beni bırakacağı anı acılar içerisinde beklemeye başladım. Aynı zamanda Kerem sesime tahammül edemediği için bütün acılarıma rağmen sessiz kalmaya çalışıyorum.

Babam en sonunda "Yeter bu kadar keyfimizi kaçırdığımız oğlum. Gel yemeğimizi yiyelim." dedi. Bunu duyan Kerem bağırarak "Bu kıza az bile baba yetmez!" dedikten sonra masa örtüsünü çekti. Masanın üzerinde olan her şey yerde dövülmekten bitap düşmüş ama hala direnmeye çalışan benim üzerime döküldü. Şu an bu haldeyken birinin bana yardım eli uzatmasını o kadar çok isterdim ki. Hiç kimse yoksa bile babamın arkamda durmasını isterdim. Ben babamın arkamda durmasını isterken  "Bu kız yüzünden kahvaltımızı geç yapıp aç kalmayalım oğlum. Gel dışarıda yiyelim." dediğini duymak oldu. Duyduğum son cümle bu idi, sonrası daha fazla dayanamayarak kendimi karanlığa teslim ettim.

---

Kendime geldiğimde hala aynı yerde yatıyordum. Kimse bana yardım etmemişti. Gerçi benim de böyle bir beklentim yok çünkü her zaman kendi yaralarımı kendim sarmak zorunda kalmıştım. Hiçbir zaman bu evden kimse bana o yardım elini uzatmamıştı. Canım yansa da zorlukla yattığım yerden kalktım.

Kendime geldiğini gören Sema hızla yanıma geldi. "Sonunda kendine gelebildin. Burasını senin temizleyeceğin emri verildiği için hiçbir şeye dokunmadık. Hadi kendine gel de etrafı temizle "dedi.

Sema'nın kurduğu cümle sonrası içimden bir parça daha koptu gitti. İçim kan ağlıyor. Her tarafım ağrıyor, acıyor ama en çokta ruhum acıyor. Kendime gelir gelmez nasılsın diye bir soranım, bu hayatta beni seven kimsem yoktu. Bu gerçek ağabeyim Kerem'in attığı tokattan daha sert bir biçimde yüzüme vurdu.

Neden benim için kalplerinde en ufak bir sevgi kırıntısı olmadığını anlamaya çalışıyorum. Bugün babamın ben yerde yatarken yine ağabeyimi haklı görmesi, ben her gün bir kuru ekmeğe muhtaç halde iken aç kalmasın diye dışarıya yemek yemeye götürmesi ruhumda bir derin yara daha açmıştı.

Babam, annemin ölümünde beni suçlu görse bile annemin emanetine bunları yaşatması da onun bu hayattaki en büyük vebaliydi. Artık dayanamıyorum. Bunca zaman tepki vermeyen ben bu evden koşarak uzaklaşmak istiyorum. Şu an damarlarımda o cesareti hissediyorum.

Yıllardır bu evden kurtulacağım anın hayaliyle yaşıyordum. Bu gece herkes uyurken bu evden kaçacağım. Bir önceki kaçışımda beni yakaladıklarında Kerem'in ve babamın yaptıkları aklıma geldikçe cesaretim kırılır gibi olsa da kaybedecek hiçbir şeyim kalmadı. Zaten bütün ruhumu paramparça etmişlerdi bu sefer de başarmazsam daha ne yapabilirlerdi ki.

Şimdi bunları düşünmeyi bırakmalıyım. İlk olarak bu evden çıkmam lazım. Sonrasında ne yaparım bilmiyorum ama ilk amacım bu gece bu evden kurtulmak olacak. "Başaracaksın Destina" dedim kendi kendime cesaret verdim.

------

Evet ilk bölümümüz burada son buldu. Buraya kadar okuyan kişiler hikayeye başladığınız tarihi ve düşüncelerinizi yazabilirseniz çok mutlu olurum. Şu an bu satırları okuyan herkese muhteşem bir gün diliyorum :)

DESTİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin