Bölüm 5

2.1K 147 3
                                    

HAYAL UYGUN

Gözlerimi açtığımda kendimi çok halsiz hissediyordum. En son hatırladığım şey ımm demir ne demir mi! o nerede şimdi. Kafamı kaldırıp etrafa baktım odamda yatıyordum. Aşağıdan gelen seslerle odamdan çıkıp oraya yöneldim. Demir mutfakta bir şeyler yapıyordu.

" hey sen ne yaptığını sanıyorsun?"

"çorba."

"harbi mi bende o yüzden soruyorum neden yapıyorsun?"

"hastasın ve aklıma gelen tek şey çorba yapmaktı evde de bu çorbayı buldum." vay be demir bana çorba yapıyor.

"gerek yok iyiyim gidebilirsin" demir geldiğimden beri kaldırmadığı başını sonunda kaldırıp bana bakma cür'etinde bulundu.

"gitmeyeceğim." pardonn! Yanlış mı duydun yoksa gitmeyeceğim mi dedi.

"Gitmeyeceğim derken"

"Duydun"

"Bakıcıya ihtiyacım yok benim" demir tekrar bana bakmaya başladı. Bu çocuğun derdi neydi böyle onu bekleyen bir sevgilisi yok mu? Cevap verme gereği bile duymadığı için çorbanın altını kapatıp dolaptan bir kase çıkardı ve çorbayı kaseye koydu.

"Git artık gerisini kendim hallederim."demir sadece bakmakla yetindi. Bunun derdi neydi böyle. Beni takmadan oturma odasına doğru ilerledi.

"Ailen nerede yoksa tek mi yaşıyorsun."

"Babam şehir dışında toplantı için gitti."

"Annen?" o kelimeyi duymamla hızla demire döndüm. O kelime şuan o kadar yabancı gelmişti ki bana ne cevap vereceğimi bilemedim.

"Şey annem..." tam o sırada kapı çalarak beni kurtarmıştı. Demire bakmadan kapıya ilerledim. Saat 12 yi geçmişti bu saatte kimdi acaba.

Kapıyı açınca sırıtan bir efeyle karşılaştım.

"Hayırdır anlaşıp tamı geldiniz?" efe bu sözlerime karşın suratı ciddi bir hal aldı.

"Başka kim geldi?"

"Ne yani haberiniz yok mu?"

"Evde kim var hayal?" cevap vermeme gerek kalmamıştı çünkü demir arkamdan efeye "senin burada ne işin var" dedi.

"Asıl senin ne işin var bu saatte evde olman gerekmez mi?" ovvv ortalık kızışmaya başladı.

"Sakin olun gençler. Efe sen ne için geldin."

"Ben belki bir şeyler yaparız diye düşünmüştüm."dedi yok artık bu saatte mi? Cevap vermeme gerek kalmadı çünkü demir lafa atlamıştı.

"Bu saatte ne yapmayı düşünüyorsan efe yalnızsın çünkü hayal bir yere gitmiyor." ne yani demir az önce bana mı karıştı.

"Buna sen karışamazsın demir ben hayale sordum. Sana değil. Hayal gidelim mi?" demir sinirle efeye baktı. Ağzımı açmama fırsat vermeden demir söze girdi.

"Hayal hasta ve dinlenmesi lazım o yüzden hiç bir yere gidemez."
Efe bana yaklaştı ve ellerini kollarıma koydu. Gözlerimin içine bakmaya başladı.

"Neyin var hayal demir doğru mu söylüyor?"

"Şey aslında bennn..." cümlemin bitmesine izin vermeyen kim bilin bakalım tabi ki demir!

"Yalan mı söyleyeceğim lan sana. Birde soruyor doğru mu söylüyor diye." demirde efede sinirlenmişti. Dertleri neydi bunların böyle.

"Hey tamam durun artık efe evet biraz hastayım..."

"Biraz mı?" diyen demire dik dik baktıktan sonra devam ettim.

"Hastayım işte neyse o yüzden bunu başka güne ertelersek iyi olur. Ve demir sana gelince bana karışma hakkına sahip değilsin. Şimdi ikinizde çıkın evimden." vay bee ne güzelde konuştum öyle.

Demirle efe birden bana bakmaya başladılar. İkisi de ciddi olduğumu anlayınca efe konuşmaya başladı.

"Şey neyse ben gideyim demir dostum deminki davranışım için özür dilerim seni beklemiyordum birden karşıma çıkınca şaşırdım." efe üzgün olduğunu açıkça belli ediyordu. Demir biraz düşündü bunda düşünecek ne varsa sanki.

"Sorun yok kardeşim bende pek nazik olmadım."

"Pek mi?" dedim inanmazcasına hiç demesi gerekirken pek demişti. Demir bana bakınca susma gereği duydum.

"Evet pek neyse hayal git çorbanı iç efe bizde gidelim artık hayal dinlensin." ahh ne kadar emrivakiydi böyle. Efe kafasını salladı. Tam çıkacakken aklına bir şey gelmiş gibi tekrar bana döndü.

"Telefonunu verir misin hayal?" ne yapacağını merak ettiğim için sormadan vermiştim. Demir dikkatle efeyi izliyordu. Kısa süre içinde boş evimde bir melodi yükseldi. Efe cebinden telefonu alıp kapattı.
Telefonumu uzatınca meraklı bakışlarıma bir yanıt verdi.

"Numaramı kaydettim bir sorun olursa listenin başında olmak isterim iyi geceler hayal." dedi ve gitti. Bu neydi şimdi amaç neydi yaklaşım neydi. Dostça bir yaklaşım mı yoksa neyse o seçeneği düşünmek istemiyorum.

Odaya gidip demirin hazırladığı çorbayı içtim. Gerçekten güzel olmuştu. Uyku kollarını açmış beni bekliyordu. Hızla odama girip yatağıma kavuştum ve karanlığın kollarına teslim oldum.

*****************
Sabah okul vardı ve ben hala iyi hissetmiyordum. Babamı aradığımda beni meşgule attı. Aman ne güzel!

Hazırlanıp okula gittim. Evde kahvaltı yapmamıştım. Açıkçası aç değildim. Koridorda ilerlerken
Turab hocayla karşılaştım. Kafeteryaya gidip kahve aldık. Boş masaya oturup sohbet ediyor kafa dağıtıyorduk.

"Hayal aslında seninle konuşmak istediğim bir şey var."

"Buyrun?"

"Aslında ben..." boranın sesiyle turab hocanın sözleri yarıda kaldı.

"Hayal hasta olduğunu duydum nasılsın şimdi." bora nereden duymuştu.

"İyim." bora yanıma oturup bize baktı.

"Eee ne konuşuyordunuz?" turab hocanın sesiyle bütün kelimeleri yutmuştum.

"Hiç öyle konuşuyoruz." dedi. Bu demek oluyor ki aramızda kalsın.

Okulun ilk günü yaptığım gibi yine etrafı izliyordum. Ve yine onları gördüm. O bir çift karanlık mavileri. Yalnız tek fark bu sefer bana bakmıyordu o maviler. Gözlerini kısmış bir şekilde onu izliyordu. Neye baktığını görmek için başımı çevirdim ve onunla karşılaştım. Karanlık mavilerin gözlerinde tutsak olan kişiyle.....

*******************

Selammm! Yine bir bölümün sonundayız. Demir acaba kimi gördü. Gelecek bölümde belli olacak. Sizden tek ricam yorum ve voterinizi eksik etmemeniz. Sadece küçük yıldıza dokunmanız bile yeter. Gelecek bölümde buluşmak dileğiyle....


ASİ VE MAVİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin