Bölüm 41

557 62 14
                                    


"Umarım sen haklısındır. Yoksa senden önce ben pes edeceğim. Hızlı ol mavi ben siyaha dönmek üzereyim."

***********************************

Eve dönmeden önce doktora gidip yarım kalan tedavimi tamamladım. Doktor bundan sonra 6 ayda bir gelmemi ve verdiği ilaçları dikkatli kullanmamı söyledi. Reçeteyi alıp hastaneden ayrıldım. Arabaya binerken telefonum çalmaya başladı. Ekrana bakıp sırıtmaya başladım. Hayret erken uyanmış ben daha bir saat uyanmaz sanıyordum. Daha fazla bekletmeden telefonu açtım.

"Hayal neredesin sen neden gözlerimi kapatır kapatmaz beni bırakıp gittin daha seninle konuşacaklarım vardı. Bak daha ben anlatamadım sana olanları. Güvenini kazanamadım eğer şimdi gidersen her şey daha kötü olacak. " Demir cümleleri nefes almadan sıralarken gülümsedim. Daha ne kadar kötü olabilir Demir. Sen annemi öldürmüşken ne kadar canımı yakabilirsin. 

"Sana zaman verdim eğer kendini kanıtlarsan hiç bir şey kötü olmayacak." dedim ve telefonu kapattım. Daha fazla konuşmanın bir anlamı yok nede olsa. Benim istediğim şey belli onun yapacağı şey belli. Bu sefer hiç bir yere uğramadan direk eve gittim. Eve girdiğimde Berk salonda oturmuş öylece duvara bakıyordu. O kadar dalgın ki geldiğimi bile fark etmedi. Mutfağa gidip kahve hazırlayacaktım ki ocakta öylece kaynayan suyu fark ettim. Nesi var acaba ocakta bir şey unutmazdı oysa. Omuz silkip kahveleri hazırladım. iki kupayı alıp tekrar salona geçtim. Berk bıraktığım gibiydi. Kahveleri masaya koyup yanına oturdum. Önünden geçmeme rağmen beni görmediğine inanamıyorum. Elimi kaldırıp omzuna koymamla yerinden sıçradı.

"Ha.. Hayal sen mi geldin ne zaman geldin. Bende kahve yapacaktım ister misin?" diyerek ayağa kalkmaya çalıştı.  Kolundan tutup onu durdurdum ve masada duran bardakları gösterdim. Eliyle saçlarını karıştırıp tekrar yerine oturdu.

"Neyin var Berk çok dalgınsın?" Berk sıkıntıyla iç çekti. Bir derdi var belli.

"Nereye gittin Hayal?" kaşlarımı çatıp bakmaya devam ettim. Nereden çıktı bu soru şimdi.

"Meydana gittim sonrada doktora neden sordun?" Berk'in gözlerinde acı vardı ve ben bunun sebebini anlamıyordum. Sanki vereceğim cevapların doğruluğundan korkuyordu.

"Meydanda kimle buluştun?" Anlaşılan Demir'le buluştuğumu biliyor.

"Sen bu soruların cevabını zaten biliyorsun ne cevap vereceğimi de öyle o yüzden ne sormak istiyorsan direk sor." bu hali sinirimi bozmaya başlamıştı. Neden beni denemek yerine direk sormadı ki. 

"Bana bir fotoğraf geldi. Büyük ağacın yanında oturuyordun. Ve dizlerinde o adam. İşin acı yanı ise ona bakışlarında gizli. Sen onu hala seviyorsun değil mi?" bana neden böyle baktığını şimdi anladım. Sana ne desem için rahatlamayacak. Bunu biliyorum!

"Onu seviyorum bunu hiçbir zaman inkar etmedim ama bu bana zarar verdiği için sana bir şans vermeyi kabul ettim. Onu sevdiğimi bile bile benle olamayacaksan eğer bunu daha fazla uzatmayalım. Ne sen daha çok üzül nede ben bu vicdan azabını hissedeyim." Kahvemden bir yudum alıp boğazımda ki yumrunun geçmesini sağladım. Sözlerime karşılık Berk hemen toparlandı.

"Ne demek istiyorsun yani hiç başlamadan bitsin mi?" gözlerimi kahveme çevirdim. Eğer onun gözlerine bakarsam pişman olacaktım ve ben bunu istemiyorum. 

"Evet." dedim sesimin titremesine izin vermeden. Berk elimdeki kahveyi alıp masaya koydu ve ellerimi ellerinin arasına aldı.

"Özür dilerim bir an kıskançlığın beni ele geçirmesine izin verdim. Yemin ederim bir daha seni sorgulamayacağım. Bunun kolay olmayacağını biliyordum neden böyle bir tepki verdim emin değilim sadece seni öyle görmek benim canımı yaktı. İnan bana bir daha böyle bir şey olmasına izin vermeyeceğim. Hadi unutalım bu olanları bu gün ne yapmak istersin söyle bakalım." Berk nefes almadan konuşurken benim kafam iyice karıştı.

ASİ VE MAVİWhere stories live. Discover now