Bölüm 38

574 62 5
                                    

*********************************

"Geçecek merak etme hepsi bir gün geçecek."

*************************************

Berk elimden telefonu alıp bir kenara koydu ve beni yatağa doğru götürdü. Yavaşça yatağıma yatırıp üzerimi örttü. Doğrulup arkasını dönecekken elinden tuttum. Kaşlarını kaldırıp bana baktı. Bende oda bu davranışımı tuhaf karşılamıştık.

"Ben uyuyana kadar gitmesen olur mu?" şuan tek başıma uyuyamayacak kadar gergindim ve yalnız olmadığımı hissetmeye ihtiyacım var. Olur anlamında başını sallayıp onun için ayırdığım yere oturdu. Kolunu başımın altına yerleştirip ona yaslanmamı sağladı. Bir yandan saçlarımı  okşarken diğer yandan her şeyin düzeleceğini tekrar edip duruyordu. Bende onun inandığı gibi inanmak istiyordum ama olmuyor işte. Hiç bir şey geçmeyecek annem geri gelmeyecek. Bir yanım onu sevmeye devam edecek.  Ve ben bunlara nasıl engel olacağım hiç bilmiyorum. Ona beslediğim bu duygu kendimden daha çok nefret etmeme sebep oluyor. Gözlerimi kapatıp biraz da olsa uyumayı denedim. Zihnimi boşaltıp ne geçmişi nede şimdi ki zamanı düşünmemeye çalıştım. Ortam ne kadar sessiz olsa da zihnimin bir türlü susmak bilmiyor.  Derin bir nefes alıp zihnimide susturmaya çalıştım. Bundan sonra hayatımda Demir olmayacak. Buna kendimi ne kadar erken hazırlarsam benim için o kadar iyi olur.

"Hayal düşünmeyi bırak artık dinlenmeye ihtiyacın var." Berkin sesini duyduğumda gözlerimi açıp mavi gözlerine baktım.

"Nereden biliyorsun bir şeyler düşündüğümü?" Berk tebessüm edip bana iyice yaklaştı. Aramızda ki bu yakınlık beni biraz da olsa germeye yetmişti.

"Çünkü kendini çok kasıyorsun ve ben bunu hissediyorum. Ayrıca ellerini de sıkıyorsun ve bunu da görüyorum kısacası seni izlediğim için düşüncelerle boğuştuğunun farkındayım. Ama şimdi düşünme sırası değil senin dinlenmen lazım sabah olduğu zaman sakin kafayla düşünürsün." tamam anlamında başımı sallayıp tekrar gözlerimi kapattım. Bu sefer Berkin dediğini yapıp sadece uyudum.

*********************************

"Hey uykucu kalk artık neredeyse akşam olacak normalde uyumana bir şey demem ama yemek yemen lazım sonra istersen tekrar uyursun." Berkin sesini duymamla gözlerimi zorla olsa da açtım ve etrafa baktım. Oda biraz karanlık olduğuna göre hava kapalı ve yağmur yağacak demektir. Telefonu elime alıp saate baktım. Neredeyse 5 olmak üzere ben bu kadar saat nasıl uyumuş olabilirim. Yataktan kalkıp saçlarımı tepeden topuz yaptım ve odadan çıktım. Berk mutfakta yemek yapmakla uğraşıyordu. Ona yardım etmek yerine masaya geçip oturdum. Berk arkasını dönüp sırıtarak bana baktı.

"Ooo kraliçe hazretleri sonun da uyanmış ne yemek istersiniz canınız ne çekiyor söyleyin ahçınız hemen hazırlasın. Kalksana kız birde oturuyor kalk çayları koy." Oh Berk yaaa iki dakika oturtmadın.

"İyi ki oturduk hemen çemkir çayları koymakta ne var sanki. Dolduruyorum oldu mu?" somurtarak masadan kalkıp çekmeceden iki bardak çıkardım ve dumanı tüten demlikten çayları koyup masaya bıraktım. Tabi hemen yerime oturup tekrar beklemeye başladım.

"İyi en azından çayları koydun seninde sofrada tuzun bulunsun hep ben hep ben olmaz ki." Berk hala gülerek söyleniyordu. Anladığım kadarıyla dikkatimi dağıtmaya çalışıyordu.

"Sabah sabah ne söylendin ya. Çay koydum daha ne istiyorsun çok konuşma da masayı kur." Berk kaşlarını çatıp bana bakmaya başladığında laz damarına bastığımı fark ettim ve şirince gülümsedim. Eğer yumuşamazsa aç kalabilirim ve şuan bunu istemiyorum. 

"Şaka yaptım canım sende ne alıngan çıktın öyle hadi ben acıktım yemek yiyelim ve bugün bir şeyler yapalım. Şehrinizi tanımak istiyorum." Berk gülümseyip kahvaltılıkları ve pişirdiği omleti masaya koydu.  Karşıma oturup çayına şeker attı ve içmeye başladı.

ASİ VE MAVİWhere stories live. Discover now