Bölüm 5 》Kül Mavisine Düşen Gözyaşı

6.7K 380 65
                                    



Multi : Ateş Soydan & Hazan Poyraz
Bölüm Müziği

Günler ardı ardına sessizce zamanın kum tanelerinden sıyrılıp, geçmişin derinliklerine gömülürken, ben içimdeki yangınla kalakalmıştım. Kalbimin üzerindeki binlerce tonluk yükü hafifletmek için Melek'e tutunmuştum. Nasıl ki benim varlığım ona iyi geliyorsa, aynı şekilde onun varlığıda bana iyi geliyordu. Onsuz bu evin katlanılmaz bir zindan, dört duvar olacağını biliyordum.

Yüzüne düşen kahverengi saç tutamlarını geriye ittim ve gülümseyerek, beni kurtardığı için minnetle kocaman ela gözlerine baktım. "Bugün bu kadar yeter bence. Yarın okumaya devam ederiz olur mu?" Diye sordum kısık bir sesle.
Bir tepki, küçücük bir tepki vermesini umut ettim ama beklediğim şey olmadı. Yine de gülümseyip, karnının üzerine yerleştirdiğim ellerine dokundum. Pamuk gibi teniyle, iri gözleri ve mükemmele yakın yüz hatlarıyla öyle güzeldi ki, bir kez daha onun bu hâle gelmesini sağlayan pislikten nefret ettim. Ona tecavüz eden o aşağılık adi köpekten, yanında olması gerekirken ona ölüme gitmesini söyleyen babasından, şefkatli kollarıyla sarması gerekirken merhametsizliğini sunan annesinden, ona inanmayan herkesten ölesiye nefret ettim. Öfkem nefretimi kamçılarken, yüzüme yansımasından korktuğum duyguları gizlemek için ayağa kalktım. O kadar hassas, narin ve kırılgandı ki, ona kötü hissettirmek isteyebileceğim en son şey bile değildi. Şakağına ürkütmeden, yavaş hareketlerle küçük bir öpücük kondurup, "İyi geceler tatlım" dedim ve geri çekildim. Devamlı yanan odanın ışığını, uyurken onu rahatsız etmemesi için çok hafif kıstım ve son kez her şeyin yolunda olup olmadığını kontrol ettikten sonra odadan çıktım.

Salona geçtiğimde, duvar rafının üzerinde duran saate baktım. Gece yarısına yaklaşıyordu. Kendime bir fincan kahve almak için mutfağa geçmeye yeltendim ama son an da bunun yeterli olmayacağı kanaatine varıp, ışıkları söndürdüm ve salondaki gümüş rengi alkollerin dizili olduğu dolaptan viski şişelerine uzandım. Kadehlere hiç dokunmadan, şişeyi aldığım gibi hemen camın önünde duran sallanan sandalyeme oturdum. Cama yansıyan gölgeme bakıp, elimdeki şişeyi kadeh tokuşturur gibi kaldırdım. "Bu gecede böyle olsun" dedim kendi kendime.

Bir büyük yudum aldıktan sonra kafamı alkolün sertliği karşısında iki yana sallayarak kendime gelmeye çalıştım. Sıvı resmen boğazımdan aşağıya sert bir dalga gibi çarpa çarpa, yaka yaka inmişti. Berbat bir tadı vardı ama hoşuma gitmemişte değildi.

Dakikalar geçip, yudum sayıları fazlalaşırken olanları düşündüm. Ateş'le yaşanan o geceden sonra Demir'le aramızda bir kat görünmez ama hissedilir kalın bir duvar daha örülmüştü. Açıkça kölesi olduğumu göstermeye devam ediyordu. Onun kontrolü dışında yaptığım her davranış ya da söz kabul edilemezdi, bana bunu yokluğuyla kanıtlamaya çalışıyordu. Gidebileceğimi düşünmüyordu çünkü, Melek'i riske atmayacağımı biliyordu. Gidemiyordum çünkü onu özlemeye devam ediyordum.

Havanın soğukluğu, saatin geçliği sebebiyle sokaklarda oluşan boşluğa bakarak güldüm. Şimdi şu camı kırıp, kendimi metrelerce yükseklikten aşağıya bıraksam, kimse beni bunun için suçlayamazdı. Bir kerede başkaları değil, ben kendimi öldürsem ne olurdu ki? Hiç. Hiçbir şey olmazdı. Arkamdan tek bir gerçek gözyaşı döken bile olmazdı. Belki babam?
Hayır, onun bile bu saatten sonra gözlerinin pınarı ıslanmazdı.
Lavin? Sanırım bir tek o üzülürdü benim için.
Demir? Bu isimi ağlarken düşünmek sadece bana kahkaha attırdı. Karanlığın içinde attığım kendi acı kahkahamı işitmek, birkaç saniye sonrasında hıçkırıklara boğulmama sebep oldu. Ölsem bile onun gözyaşlarının sebebi olamayacağım için üzgündüm. Tam da söylediği gibi, bana hiç değer verdiğini söylememişti ki, neden gözyaşlarını benim için harcasın?

 Hüznümde Saklı Mavi Where stories live. Discover now