Bölüm 26 | Dudaklarımda Ateşten Mühür

4K 265 98
                                    


Bölüm Müziği : Missio - I run to you

Not : Bölüm kötü olmuş olabilir. Hemencecik yazıp ekledim çünkü ☺️ Bölüm içinde size bir tüyo verdim. Fark eden yazsın bakalım ☺️Birde desteklediğiniz çiftleri yazar mısınız?

İçimdeki her nokta parmak ucumdan başlayıp hızla buz keserken, dizlerimin çözülen bağıyla yere yığıldım. Birkaç metre ilerimde hareketsiz yatan bedene hiçbir şey yapmadan bakakalmıştım. Bir kadın sesi duyuyordum ama öyle uzaktan geliyordu ki, ne söylediğini anlayamıyordum. Kulaklarım, gözlerim, aklım, ruhum sadece bir noktaya kenetlenmişti. Yerde hareketsiz yatan bedene...Ateş Soydan'a ait bedene. Bir şeyler yapmalıydım, biliyordum. Harekete geçmeli, onu kurtarmak için uğraşmalıydım ama sanki oracıkta son nefesimi verecekmişim gibi hissediyordum. Kalbim sanki atmıyordu ama tuhaf bir şekilde nefesimi kesecek kuvvetteki acıyı hissediyordu. Bacaklarımın bedenimi taşıyacağından, yanına kadar ulaşabileceğimden emin değildim. Ruhum ilk kez savaşamıyordu. Ben ilk kez göğsümde baş gösteren korkuyu soluyordum. Kalbim bir dikenli telin içine gömülmüş gibi acıyordu. Aldığım soluk bile acı kokuyordu. Aklımda çığlık atan güçlü bir ses vardı ve o sesin kime ait olduğunu biliyordum. Hazan ilk kez kendisini gerçekten gösteriyordu. Bu defa ikimizinde aynı kişi için canı yanıyordu.

Avaz avaz, "Kurtar onu..." diye bağırdı zihnimin içinde.
Ellerimi yere koyup destek alarak ayağa kalkmaya çalıştım ama olmadı. Yeniden yerime oturdum gözyaşlarım yanaklarımı ardı ardına düşüp ıslatırken, asfaltı tırnaklarımla kazıyarak Ateş'e doğru bağırdım. Tıpkı yıllar öncesinde söylediğim cümleleri yeniden tekrarladım. "Beni bırakma! Aç gözlerini..."

Küçük kız kollarının arasına sarıp göğsüne bastırdığı fotoğraf albümünü alıp odadan çıkmadan önce etrafa kısa bir göz gezdirdi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Küçük kız kollarının arasına sarıp göğsüne bastırdığı fotoğraf albümünü alıp odadan çıkmadan önce etrafa kısa bir göz gezdirdi. Küçücük bedenini kapının arkasından çıkardığı an, yakalanmaktan deli gibi korktuğu ablası karşısına dikildi. "Hazan, yine benim eşyalarımı mı karıştırdın?"diye bağırdı.
Ablasının çoktan aldığı şeyi gördüğünü bilmesine rağmen, kollarını albüme daha sıkı sardıktan sonra, "Yoo" dedi, sahte bir gülümsemeyle.
"Yalan söyleme!"
"Yalan söylemiyorum"
Ablası ısrarla yalan söylemesine dahada kızarak, "Bıktım bu senin yaramazlıklarından, asiliklerinden. Piyanomun üzerine oje sürmüşsün birde" diye çıkıştı.
"Pembe olsun, şeker gibi...Sıkılma diye"
"Kafana göre davranamazsın tamam mı? Canının istediğini yapamazsın. Bu kadar asi olmayı nereden öğrendin sen?"
Küçük kız bu defa kendisini savunmak yerine suçlulukla kafasını eğdi. Annesi, babası, ablası da dahil herkes onu yaramazlıkla, asilikle, hırçınlıkla suçluyor, her fırsatta azarlıyordu. Herkes ablasını severken, onu hor görüyor ve dışlıyorlardı. Hazan küçücük bir kız olmasına rağmen o zaman durumu kavramıştı. Kimse onu sevmeyecekti. Daha o yaşta bunu kabullenmek zorunda kalmıştı.
"Ver şunu bana" dedi, ablası kucağında sıkı sıkı tuttuğu albümü çekiştirerek.
Küçük kız vermek istemedi. Albümü elleriyle saatlerce uğraşıp yeniden hazırlamış ve iki gün sonraki doğum günü hediyesi için ona vermek istemişti ama elbette bundan ablasının haberi yoktu. Yaşadıkları ufak çaplı sürtüşmenin büyük bir trajediyle sonuçlanacağını ikisi de bilemezdi. O gece aile sadece umut vaadeden bir evladını kaybetmiş gibi görünse de, aslında diğer evlatlarının ruhunun da öldüğünü hiçbir zaman fark edemedi. Hazan ablasının cansız bedeninin yanından ayrıldığında bir daha asla eskisi gibi olmadı. Ne yaramazlık, ne de Asi'lik yapmadı.





 Hüznümde Saklı Mavi Where stories live. Discover now