Bölüm 40 | Yol Ayrımı

2.1K 225 93
                                    


Multi : Bölüm Müziği



Değişmek için önce değişmeyi gerçekten istemem gerektiğini öğrendim. Çektiğim acılar, o yorucu günler, bütün hüzünlerim, kaybettiklerim ve kazandıklarım...Her şey beni yavaş yavaş değiştirmişti. Sanırım ilk değişim Ateş'in gelişiyle birlikte başlamıştı. Sonra her sabah gözlerimi açtığımda, her gün parça parça değişmiştim.  İçimden azalanlar, artanlar olarak şimdi buradaydım. Hastaneden taburcu olurken yanımda kimse yoktu. Böyle olmasını ben istemiştim. Artık tek başımaydım. Düştüğümde kalkmasını, yaralandığımda iyileşmeyi öğrenmem gerekiyordu. Bu artık tamamen benim yolumdu. Tek başıma yürüyeceğim, adımlarıma kendim karar verebileceğim bir yol...

Hare'nin hastaneye getirdiği temiz kıyafetleri üzerime geçirirken, aynada kendimi izliyordum. Derim kemiklerime adeta yapışmıştı. Çıkar çıkmaz gerçekten iyi bir şeyler yemeliyim diye düşündüm. Kendime bakıp, artık beli iyice bol gelen kotumu sağlam olan kolumla yukarı çekiştirdim.

"Kıyafette almalıyım sanırım" dedim, yüzümü buruşturarak.

Geriye dönüp birkaç haftadır beni ağırlayan yatağımın üzerinden çantamı ve telefonumu alıp hızlı adımlarla odamdan çıktım. Sonunda bu hastane ortamından kurtulacağım için mutluydum. Koridoru hızlıca geçip asansöre bindim. Garip bir burukluk vardı yüreğimin ortasında. Sanki bir şeyler eksik gibiydi ama ne olduğunu tam olarak isimlendiremiyordum. İstediğim her şey olmuşken böyle hissetmem tuhaftı.

Asansörün rakamları aşağıya düşerken, aklıma hastaneden çıkışım geldi. Demir'in boşanmak istediğini söylediği o gün... Bayılmak üzereyken beni bulan Ateş...Hayatımın gerçekten bittiğini, acıdan bir daha başımı kaldıramayacağımı düşündüğüm o gün...Ve bugün. Geldiğim nokta...Sapasağlam bastığım zemin... İyiydim. Çok daha iyi olacaktım, bunu biliyordum.

Asansörün kapısı açılır açılmaz sanki kafesinin kapısı açılmış bir kuş gibi süzülerek çıkışa yöneldim. Dışarıda sıcak ve nemli bir hava olmasına rağmen yine de derin bir nefes çektim ve gülümsedim.

"Çok sıkılmış olmalısın" dedi, bir ses.

Dönüp ona kaşlarımı çatarak baktım. "Gelmemeni söylemiştim" dedim. Sesim gerçekten de kızgın çıkmış olmalı ki, yüzünde şaşkın bit ifade ile adımlarını bana doğru atmaya başladı. "Ben de geleceğimi söylemiştim" dedi kararlılıkla gözlerimin içine bakarak.

"Neden buradasın?"

"Burada olmamam için bir sebep mi var?"

Alayla güldüm.

"Olman için de bir sebep yok"

"Hala benim karımsın"

Başımı salladım.

"İki gün sonra olmayacağım" diye hatırlattım.

Sadece iki gün sonra yeniden Hazan Poyraz olacaktım. Beni ona bağlayan her şey ortadan kalkacaktı. Bunu ben bile kabullenmişken, onun inatla bu durumu örtbas etmeye çalışması canımı sıkıyordu.

"Bu hiçbir şeyi değiştirmez"

Yeniden güldüm. "Benim için her şeyi değiştirecek. Ve inan bana o zaman benim için her şey çok daha güzel olacak" dedim, bir anlık öfkemle.

Söylediğim sözlerin şiddetini yüzünde gördüğümde bir an duraksadım. Hayır, pişman olmamalıydım. Bana çok daha ağır sözler söylediğini işitmiştim değil mi? O günleri henüz unutmamıştım. Bir ömür boyu unutamazdım ki...

 Hüznümde Saklı Mavi Where stories live. Discover now