Bölüm 37 | Bilinen Son

2.1K 230 49
                                    

Multi - Bölüm Müziği 

Aron Wright - Look After You



Ellerimi iyice sıkmış olan plastik kelepçelerden kurtulmak için yoğun bir çaba gösterirken bir yandan da ayağımla baygın halde uzanan Hare'yi dürterek ayıltmaya çalışıyordum. Neredeyse hiçbir tepki alamadığım Hare'den umudumu kesince başka bir çare aramaya başladım. Salonun kapısında dikilen adamları aşıp geçmemin hiçbir yolu yoktu. Tek şansım camdan atlamaktı ve ben bu şansımı kullanmakta kararlıydım. Hare'yi geride bırakmak istemesem de, bir türlü kendine gelmemesi bana başka bir seçenek sunmuyordu. Burada hiçbir şey yapmadan beklemeye devam ettiğimiz taktirde kaçımız ölürdük bilmiyorum.

Son kez, "Hare" diye seslendim fısıltıyla.

Yine hiçbir tepki alamayınca, adamların bana bakmamasını fırsat bilerek ayaklarımın üzerine bastım. Gözüm onların üzerindeyken küçük adımlarla pencereye doğru yaklaşmaya başladım. O kadar dikkatleri üzerimizdeydi ki, sadece birkaç saniye sonra adamlardan biri yerimden kıpırdadığımı fark etti. Hiç düşünmeden ayağa kalkıp cama doğru koştum ve ilerisini ya da gerisini düşünmeden camı parçalayıp aşağıya atladım. İkinci kattan cam kırıklarının üzerine düşünce ufak bir çığlık attım ama hemen sonrasında toparlamayı başarabildim. Canım yanmıştı ve sanırım ayak bileğimde feci derecede burkulmuştu. Camın kırılmasıyla beraber durumun farkına varan diğerleri adeta avını yakalamak için can atan kaplanlar gibi bana doğru koşmaya başladı. Acısına rağmen ayağımın üzerine basa basa Hare'nin arabasına doğru koşmaya çalıştım. Son şansım kapıların açık olmasına bağlıydı. Hayatımın hiç bir bölümünde yanımda olmayan şansın bu defa yanımda olmasına sevinerek kapıyı açıp arabaya bindim.

 Bundan sonrasının kolay olduğunu düşündüğüm o beş saniye içerisinde herifin biri lastiklere ateş etmeyi akıl edip daha araba çalışmadan beni engellemiş oldu. O sırada kapıları kilitleyip ikinci ve muhtemelen son şansıma yöneldim hemen. Hare'nin arkaya fırlattığı çantasına uzandım ve kurcalamaya başladım. Çantanın içinde bulmayı beklediğim herhangi bir kesici aletti. Kesinlikle bir telefon bulmayı beklemiyordum ama işte oradaydı. Çabucak telefonu şortumun içine sokuşturdum. Kesici sayılmazdı ama törpü de işe yarayabilir diye düşünerek adamlar arabaya çok yaklaşmışken indim. Törpüyü bıçak gibi kelepçeli ellerimin arasında havada sallayıp, "Yaklaşmayın sakın!" Diye bağırdım. Törpü tamamen kafa karıştırıcı bir şeydi benim için. Böylesine komik bir koruma yöntemine sarılmışken kimsenin bir telefon ele geçirmiş olabileceğimden şüphelenmeyeceğini düşünüyordum.

"Seni öldürmek zorunda bırakma bizi!" dedi yanda dikilen orta yaşlarda bir herif. Ona bakar bakmaz bir kaç kez gözlerimi kırpıştırmak zorunda kalmıştım. Eğer bu gördüğüm hafızamın saçma sapan bir oyunu değilse, o kişi Halil'di. Masal'ın katili. Onu görür görmez aklımda bir sürü anı canlandı. Ateş ile tanışmamızdan bu yana olan tüm anılar.

"Sen..." dedim, inanamayarak.

O an bunun gerçekten bir son olduğunu düşündüm. Çok yaklaşmıştım. Bu çok garip bir histi. Sanki bütün ömrümü sonu olmayan bir yolda koşmuş, şimdi yolun sonuna gelmiş gibiydim. 

"Beni tanıyorsun" dedi. Biraz şaşırmış gibiydi ama sonrasında alçak bir gülümsemeyle başını salladı. "Tabii ki tanıyacaksın. Ateş eminim sana benden epeyce bahsetmiştir" 

Törpü elimden kayıp düştü. O buraya geliyordu. Koca bir tuzağın içine çekiliyordu. Belki de bu son ikimize aitti diye düşündüm. Böyle olmamalıydı. Kendime onun intikamını almasına yardım edeceğime dair söz vermişken, şimdi bu işin böyle sonlanmasına izin veremezdim.

 Hüznümde Saklı Mavi Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang