Bölüm 1o 》Ruhumda Yan

5.7K 292 37
                                    


Multi : Bölüm Müziği

Tarif edemeyeceğim karanlık bir his göğüs kafesimin içinde çığ gibi büyüyordu. Sanki öyle bir şey olacaktı ki bütün dünyam tepe taklak olacaktı. Bu his rahatsız ediciydi ve diken üzerinde durmamı, her dakika binlerce kuruntuyla boğuşmamı sağlıyordu. Barış'a mı bir şey olacak? Lavin'e mi? Demir olayları kurcalayarak beni kapı dışarı mı edecek? Daha kötüsü Ateş'in hedef tahtasında Demir yer mi alacak? Kötü bir şey olacaktı ama bunlardan hangisiydi ya da hangileriydi kestiremiyordum. Tek dileğim en hafif haliyle karşılaşmaktı ve kötü olanı ise seçeneklerin hiçbiri hafif değildi.

"Bunu neden yaptığımızı anlıyorsun değil mi?" Diye sordu. Hemen ardından öne doğru eğilip masadaki cam küllükte sigarasını söndürdü. Hareketleri her zamankinin aksine daha canlıydı. Yüzündeki ifade her ne ise, bir nebze olsun rahatlamamı sağladığını inkar edemeyeceğim bir gerçekti.
Başımı salladım. Güven verircesine gülümsedim. "Anlıyorum. Yine de anlayamadığım bir şey var. Hakkımdakileri nasıl öğrendin?"  diye sordum merakımı gizleyemeden.
Gri gözlerini kısarak geriye doğru yaslandı. Dirseklerini geriye atıp koltuk başlarına yerleştirirken oldukça rahattı. "Psikoloğundan elbette"
Ağzımın açılmasına engel olamadım. Bir psikoloğum olduğundan ailem dışında başka hiç kimsenin haberi yokken, o nasıl bilebiliyordu.
İnanmadığımı belli edercesine başımı sağa sola salladım. "Bu imkansız" dedim.
"Psikoloğundan elbette. Yoksa başka nerede dosyan var?"

Hiçbir yerde.

Zafer kazanmışçasına gülümsedi. "Bende tam olarak öyle düşünmüştüm" diyerek sessizliğimdeki cevabı ukala bir tavırla onayladı.
Hemen yanındaki tekli kanepeye oturdum. Masanın üzerinde duran kadehi aldım ve onun olmasını umursamadan tek bir dikişte bitirdim. Beni içtiğim için azarlamadı. Aksine içmemi umursamayarak bir sigara daha yaktı.
"Beş yaşındaydım. Nasıl olduğunu inan hatırlamıyorum ama annem görmüş..." dedim.
Yüzüme düşen hain damlayı elimin tersiyle, sanki yaşananların tek bir darbeyle yok etmek istermiş gibi sertçe sildim. Masanın üzerindeki şişeye uzandım ve büyük bir yudum daha içtim. Akacak olan gözyaşlarımı gizlemek için direk olarak camdan dışarıya bakmaya başladım. Bir yıldır dışarıdaki insanların koşuşturmacasını izlemek bir şekilde beni rahatlatıyordu ama artık daha rahatlatıcı bir şey bulmuştum. Bir yıldır içine kapandığım evi izlemek. Dışarıdan bir gözle, kendimi orada hayal etmek. İçerdeki ben ve dışarıdaki ben.

"Ablamı öldürdüm"
Etrafta birkaç saniye kadar kulak tırmalayan derin bir sessizlik yayıldıktan sonra konuşmasını bekledim ama tek bir kelime bile etmedi. Başımı çevirip ona baktığımda sigarasından çektiği yoğun dumanı dışarıya üflediğini gördüm. Şaşırmışa, ürkmüşe ya da meraklanmışa benzemiyordu. Hikayemin ne kadarını biliyordu merak ettim.
Tekrarlama gereği duyup, "Sana ablamı öldürdüm diyorum" dedim.
"Eee ne olmuş?"
"Ne demek ne olmuş? Bu dosyamda yazıyor olamaz"
"Yazmıyor"
"O zaman bu umursamazlık neden?"
Kafasını koltuktan ayırmadan yüzünü bana doğru döndü. Yüzü donuktu. Grileri derinliklerde kaybolmuş gibi koyulaşmıştı. Hiç kuşkusuz o derinlikler insanın soluğunu kesecek kadar korkunçtu.  Bir yandan da ilginç bir şekilde merak uyandırıcıydı.

"Ben kardeşimi ve sevdiğim kadını öldürdüm. Şimdi  sen bana... beni teselli edecek tek bir cümle kurabilir misin?" Diye sordu. Ses tonu yüksek değildi ama ses tellerini titreten öfke tam kursağındaydı. Biraz daha tırmanırsa dışarıda bir kasırga oluşturacağını biliyordum. Hayır, bu öfke bana yönelik değildi. Sade ve sadece kendisineydi, bunu da biliyordum.
"Kuramayacaksan benden de boşa kurulmuş cümleler sarf etmemi sakın bekleme"
Ağzımın içinde, "Böyle bir şey beklemiyordum" diye mırıldandım ama gerçek şuydu ki, bencilce beni teselli edecek cümleler duymayı arzu etmiştim. O ise haklı olarak sert bir tokat gibi kendi gerçeklerini yüzüme çarpmaktan çekinmemişti.

 Hüznümde Saklı Mavi Where stories live. Discover now