Bölüm 19 | Kasırga

3.9K 247 99
                                    

Multi : Bölüm Müziği


Bazen sadece yüzleşmek gerekir. İçindekilerin hepsini dışa vurmak ve ne hissediyorsak söylemek, haykırmak gerekir. Çünkü bazen tek doğru olan budur. O anın doğru an olduğunu bilirsiniz ve söylemek istediğiniz ya da istemediğiniz her şey dilinizden dökülür. İşte Demir içeriye girip ofisin kapısını kilitlerken o anın yaklaştığını hissediyordum. Dilimin altında gizlediklerimi, aklımın içerisinde dönen oyunlarımı, hatta kalbimin içindeki her sırrı tek tek çıkaracak kadar kararlı ve katı görünüyordu. Elini anahtardan çekip bana döndükten sonra kapıyı gösterip, "Bu odaya ben söyleyene kadar kimse girmeyecek ve çıkmayacak" dedi. 

Tutmaya devam ettiğim yüzük kutusunu ona doğru fırlatmadan önce, "Çok güzel çünkü hala bir açıklama bekliyorum" dedim. Fırlattığım yüzük kutusunu yüzüne çarpmadan havada yakalamasına daha da öfkelenerek masanın arkasından çıktım ve saldırmak için üzerine doğru yürüdüm. Garip bir şekilde Hazan'a yapılan bu iğrenç şeyi hazmedemiyordum. Aslında bunun er ya da geç gerçekleşeceğini en başından beri biliyor olmamıza rağmen, verdiğim bu tepkinin aşırıya kaçtığını biliyordum. Masada gerçekler uzanırken, ben ellerimle onları itiyordum. 

Başından beri Demir'in Hare'yi sevdiğini, onun kız kardeşini kurtarmak adına Hazan ile evlendiğini bilmesi gereken herkes biliyordu. Ve fırsatı olduğu ilk an'da onun kollarına koşmasının neresi yanlıştı? Sanırım hiçbir yeri... İşte bu beni daha da kızdırıyordu. Daha önceden farkına varamasam da, Hazan'a hiçbir şey hissetmemiş olması kursağıma bir şeyin tıkanmasına neden olmuştu. Öfkem beynime kadar sıçrarken, yeni  yumruğumu yüzüne doğru savurdum. Bu defa sanki hareketimi önceden sezinlemiş gibi yumruğumu avucunun içine adeta hapsedip, gözlerimin tam içine baktı. Öfkesi yüzünün her santiminde, kaşları çatıktı. Sinirle dişlerimin arasından, "Seni geberteceğim" dedim.

"Ölmeni istiyorum" 

Mavilerini kirpiklerinin arasında küçültürken kaşları birkaç saniyeliğine havalandı. "Gerçekten mi? Gerçekten ölmemi istiyor musun?" diye sordu. Ses tonu ne söylersem söyleyeyim inanmayacak gibiydi. Çenemi dikleştirip, elimi ondan kurtardım.

Kararlılıkla, "İnan bana şuan bundan başka hiçbir istediğim yok" dedim. 

Alayla güldü. Bir adım bana yaklaşıp çarpık bir gülümsemeyle beraber, "O yüzden mi bu kadar öfkelisin?" diye sordu.

Olayı tamamen yanlış anlamasına güldüm. Öfkemin ona bir şeyler hissediyor oluşumdan kaynaklandığını düşünmesi son derece komikti.

"Ne yapmamı istersin? Şahit olayım mı?"  

"Aslında tam da bunu sana soracaktım" dedi. Yüzsüzlüğü karşısında gerçekten ağzım açık kalmış halde ona bakakaldım. Yanımdan sıyrılıp masasına doğru giderken, ona bakmaktan kendimi alamadım. Hazan nasıl böyle bir adama ölürcesine aşık olabilmeyi başarmıştı? Adamın paçalarından resmen ego ve pislik akıyordu. Ve hiçbir sevilesi yönü yoktu.

Koltuğuna yerleştikten sonra bakışlarını bana çevirip çalışanına birazdan azar çekecek patron edasında, "Anlat" diye emretti.

"Haberler sende, sen anlat. Eee damatlığını seçtin mi?"

Güldü. Alaylı, küçümseyici ya da herhangi bir kötü duyguyu taşıyan bir gülümseme değildi. Keyifli ve yalın bir gülümsemenin hemen ardından, "Bu durum baya canını sıkmışa benziyor"

Dudaklarımı alınmış gibi büzdüm. "Aaa yok canım. Benim kocam hep benimle evliyken başka bir kadına evlilik teklifi eder. Alışkınım yani" dedim alayla.

 Hüznümde Saklı Mavi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin