Bölüm 9 》Dikenli Ruhun Sancıları

5.3K 290 22
                                    

Multi : Bölüm Müziği

Hayat size iki yol sunar. İyi ya da kötü. Hangisini seçeceğinize karar vermeniz gerekir. Her şey kolay gibi görünür ama aslında bu seçimi yapmak o kadarda basit değildir. Bazen gördüğünüz dikenlerle çevrili o kötü yolun, biraz ilerledikten sonra güllere dönüştüğünü görürsünüz. Bazen ise güllerle çevrili iyi yolun, dikenlere dönüştüğünü görürsünüz. Kiminin payına düşen diken daha fazladır, kimininkisi az, kimi daha fazla yara alır, kimi ufak bir çizikle sıyrılır. Yani seçimler bize ait olsa da, o dikenlerle her insan mutlaka karşılaşır. Ben mi? Güllere hiç rastlamadım. Dikenler sarmaşık gibi etrafımı sardığından beridir önümde uzanan yolda adım bile atamıyorum. Önümdekileri göremiyorum. Körlemesine yaşıyorum hayatı.

Adamın koyu renkli gözlerinde titreşen korkuyu okuduğumda, ne yapmam gerektiğini zihnimde ölçüp biçiyordum. Binanın içinden gelen silah sesleri artmıştı. Seçim yapmak için saniyelerimin kaldığının bilincindeydim. Ya olduğum dikenlerin içinde yaşamaya devam edecek ya da korkusuzca bir adım atacaktım. Doğru olan hangisiydi bilmiyordum. Doğru olanı seçmek gerçekten önemli miydi, onuda bilmiyordum. Demir'i kaybetmeyi göze alabilir miydim? Ya da Melek'i? Hiç sanmıyorum.
Başımı yana çevirip açık dış kapıya doğru göz ucuyla baktım. Ayak seslerini duyabiliyordum. Dahası okuyabiliyordum. Zihnimde elinde silueti belirsiz bir adam, kapının birkaç adım ötesinde elindeki silahla temkinli bir şekilde bekliyordu. Beş adım. Sadece beş adım sonra hayatım tamamen değiştirecekti o adam. Bunu istiyor muydum?
Dört.
Kontrolü ona devredecek kadar delirmiş miydim?
Üç.
Ya da bütün sırlarımı açıklayabilecek kadar cesur muydum?
İki.
Gözyaşlarının arasından, "Yap şunu" diye bağırdı zihinimde yuva kurmuş küçük kız.
"Ona teslim olma. Yapamazsın"
Bir.

Adamın saniyelerdir yapmak için vakit kolladığı şeyi, kendi ellerimle ona verdim. Silahı tutan ellerimden biri indirdiğim anda bileğimden tuttuğu gibi beni kendine doğru çekip, sırtımı göğsüne yasladı. Şakağımın kenarına soğuk metal değince, Barış'ın elindeki silahla donmuş hâlde kalakaldığını gördüm. Tuhaf bir şekilde rahatladığımı hissedip derin bir nefes aldım. Adam ise benim aksime muhtemelen acıdan kaynaklı kesik bir sesle, "İndir silahını!" diye kükredi. Lavin burada olsaydı kesinlikle bu söze kahkahalarla güleceğini biliyordum.

Barış kendinden emin ama yalnızca onu tanıyanların anlayabileceği bir gerginlikle, "Bırak kızı! Onun bir suçu yok. Derdin neyse benimle çöz" dedi dişlerinin arasından.
Adam kulağıma doğru eğildi. İğrenç nefesini üfleyerek, "Onunla yatıyor musun?" Diye sordu. Bakışlarımı Barış'a çevirdim. Ay ışığı onu net olarak görmeme müsaade etmiyordu ama o hâlâ renklerini çözemediğim gözlerinin üzerimde olduğunu hissediyordum. Adamın bana yönelttiği soruyu duyması imkansızdı ama bana yaklaşması hoşuna gitmemiş olacak ki, hiç düşünmeden bir adım ileriye doğru attı. Adam kafama dayadığı silahı salladığında olduğu yerde durmak zorunda kaldı. Ben ise ellerimle adamın boynuma sardığı kolunu çekmeye çalıştım ama kolunu daha da sıkarak nefes almamı güçleştirdi.
"Ahh anladım. Onun masum olduğuna inanıyorsun. Bu yüzden onu korumak istiyorsan, hayatının en büyük hatasını yaparsın dostum. Bu kaltak tam bir şeytan" dedi kolunu daha da sıkarak.
Tırnaklarımı koluna geçirdim ve kan beynimi patlatmadan önce biraz olsun nefes almaya çalıştım. İmkansızdı. Adam kendi elleriyle beni öldürmeye yemin etmiş gibi sıkıca tutuyordu.
"Barış" dedim kendimin bile duymakta güçlük çekeceği bir sesle. Bu karanlıkta silahını ateşlemesi, büyük ölçüde benim ölümümle sonuçlanırdı ama bu şekilde bir pisliğin kollarında boğularak ölmekten iyiydi.

 Hüznümde Saklı Mavi Where stories live. Discover now