Bölüm 28 | Ruhumun Katili

3.1K 242 47
                                    







Tutunacak hiçbir şeyim kalmamıştı. Aklıma, bedenime, ruhuma edilen işkencelerin üzerinden ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum. Belki bir, belkide iki hafta...Zifiri karanlık, hiçbir ışığın olmadığı bu lanet yerde dakikaları, saatleri, günleri saymayı bırakalı çok olmuştu. Bırakmıştım çünkü hiçbir faydası yoktu. Hiç kimse beni kurtarmaya gelmeyeceğini kabullenmiştim. Zor olmuştu ama sonunda kabullenmiştim. Burada önce aklımı yitirecektim. Kim bilir, belkide çoktan kaybetmiştim bile. Gariptir ki, aklımın yerinde olup olmadığını bile bilmiyordum. Bildiğim hiçbir şey yoktu. Sadece bir şey dışında...Yalnızlığım. Dört duvarın içinde, karanlıkta beni bulan, sarmalayan bu yalnızlık beni yavaş yavaş tüketiyordu.

Bir şeylere tutunmalıydım.

Tutunmalıydım ama bu asla bir insan olmamalıydı. Çünkü yer yüzünde beni bu pislikten kurtarmak isteyecek kimseyi tanımıyordum. O yüzden belki...

Belki güzel bir güne, tatlı bir anıya, mutlu olduğum küçücük bir an'a tutunabilirdim. Ama yoktu. Ne ailemle, ne sevdiğim adamla, ne de arkadaşlarımla güzel anılarım vardı. Hissettiğim yegane duygu acı iken nasıl bu durumla başa çıkabilirdim ki? Neden güzel anılar biriktirememiştim? Neden hala bu karanlığın ortasındayken bile gördüğüm tek şey acı oluyordu? Bilmiyorum. Belkide ablama yaptığım şeyin cezasını çekiyordum ve ömrüm boyunca çekmeye devam edecektim.

Öyleyse yaşamalı mıyım?

Yaşamalısın diyor zihnimin diplerine gizlediğim küçük kız.

Neden, daha fazla acı çekmek için mi? diye soruyorum ona.

Sargıya alınmış ve çoktan enfeksiyon kaptığından emin olduğum elimi, sağlam elimle tutuyorum. Nefes almaya devam edersem beni daha çok acının beklediğini biliyorum. O da bunu biliyor ki bana cevap vermiyor, veremiyor.

Soğuk beton zemine uzanıyorum. Üşüyorum ama bir yandan da tenimin alevler içinde yandığını, nefesimin sıcaklığını hissediyorum. Gözlerimi karanlığa inat kapatıyorum. Gariptir ki, ölümü düşünmek onca işkenceye rağmen hala beni korkutuyor. Neden onu da bilmiyorum. Yaşama dair hala bir umudum yokken, neden korkuyorum?

Uyu.

Sonsuza kadar uyu.

Parmaklarımın altındaki soğuk, pürüzsüz tuşları hissediyorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.




Parmaklarımın altındaki soğuk, pürüzsüz tuşları hissediyorum. Yavaşça gözlerimi aralayıp, yüzümü sahnenin önündeki kalabalığa çeviriyorum. Yüzlerdeki heyecanı, meraklı ifadeyi okuyabiliyorum. Kalbimdeki o müthiş hafifliği, ruhumdaki o derin huzuru hissedip gülümsüyorum. Tuşa dokunduğum an, sahnenin öbür ucundan karanlığın içinden yürüyüp bana doğru gelen adamı görüyorum. Gölgesinden bile onu tanıyorum. Parmaklarım piyanonun tuşlarıyla mükemmel bir uyum içinde dans ederken, adam karanlıktan sıyrılıp sahnenin ışığıyla aydınlanıyor. Gözlerindeki hüzünlü bulutlara rağmen hafifçe gülümsüyor. Ben de ona karşılık veriyorum. Usulca yanımdaki boş yere oturuyor ve beni izliyor. Gözlerini huzurla kapattığını görüyorum ama o sırada soğuk bir metalin belimde yerini aldığını hissediyorum. Demir parmaklarının arasında tuttuğu silahı tereddüt etmeden ateşlerken, bedenim kanlar içinde yere yığılıyor. Kimseden ses çıkmıyor. Yoğun bir uğultu kulaklarımı tırmalıyor. Gözlerim yavaşça kapanıyor ve saniyeler içinde dudaklarıma değen sıcacık, yumuşacık dudaklarla yeniden uyanıyorum. Yüzümün birkaç santim ilerisinde Ateş'in yüzünü buluyorum. Sisli gözleri gözlerimde ve üzerime doğru eğilmiş halde. Sanırım yerde uzanıyorum. Parmak uçlarını tüy gibi yüzüme değdiriyor.

 Hüznümde Saklı Mavi Where stories live. Discover now