Bölüm 15 | Ateş'te Büyüyen Kelebek

4.1K 275 52
                                    

Multi : Bölüm Müziği
(Bence dinleyin 😊)
Yorumlarınızı bekliyorum. Umarım keyifle okursunuz.

Başımın tam ortasından başlayıp ayak parmak ucuma kadar ulaşan bir ağrının varlığını hissediyordum. Sanki nefes aldıkça daha da keskinleşip, çığ gibi büyüyordu. Gözlerimi açmak ve nerede olduğumu, neler olduğunu görmek istiyordum ama bunu bile yapacak gücü kendimde bulamıyordum. Bütün bu fiziksel acıların yanında bir şeyler yolunda değil gibiydi. Baş ucumda dolanan konuşmayı bölük pörçük seçebiliyordum. Kalın bir erkek sesi, "Haber vermeliyiz. Onu tek başına burada bırakamayız" diyor. Sesinden telaşlı, aynı zamanda gergin olduğunu anlayabiliyorum.
Karşılık olarak bezgin bir kadın, "Senin yüzünden nelerle uğraşmak zorunda kaldığıma bir bak!" Diyor öfkeyle.
Sonrasında kapıyı sertçe vurup çıkıyor. Kısa bir süre sonra odadaki her kimse elini başımın üzerinde hissediyorum.
"Neden böyle bir şey yaptın?" Diye soruyor bana. Gözlerimi açmak ve bana dokunanın kim olduğunu görmek istiyorum ama hiçbirini yapamadan yeniden derin bir uykuya düşüyorum.

Kafamın içinde binlerce karınca dolaşıyor ve ben her birinin ayak seslerini duyuyordum sanki

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Kafamın içinde binlerce karınca dolaşıyor ve ben her birinin ayak seslerini duyuyordum sanki. Zihnim bulanık, kulaklarımda uğultular, gözlerimin önünde bulanık bir sis perdesiyle uyandım yeniden. Kendimi berbat hissediyordum. Taa ki onun sesini duyana kadar.
"Uyanınca çok fazla ağrısı olacak mı?" Diye soruyor. Her tonunu ezberlediğim, binlerce farklı sesin arasından ayırabileceğim sesi duymak sanki bütün ağrılarımı hafifletiyordu ve ben yeniden gözlerimi açmak için çabalıyordum. Özlemin ağırlığıyla gözlerimi açmayı başarırken baş ucumda serumla oynayan hemşirenin, "Biraz olacak. Çok fazla hırpalanmış" dediğini duydum.
Benden belkide bir iki yaş küçük olan kızın bakışları beni bulunca gülümsedi. "Ah, işte hastamızda uyandı"
Tam o sırada kafamı çevirip Demir'e baktım. Yüzünde daha önce hiç rastlamadığım bir ifade vardı ve gözlerinde belkide ilk kez sadece ve sadece endişe görüyordum. Üzerindeki gömleği dağınık, omuzları düşmüş ve karman çorman olmuş gibiydi. Neler olduğu hakkında en ufak bir fikrim dahi olmasa da, onu bu hâlde görmek beni sarsmaya yetmişti. Sanki her yanlışı ben yapmış, omuzlarını ben düşürmüştüm. Bu ihtimal sadece birkaç saniye için gerçekmiş gibi gelip geçmişti aklımdan. Ben ne yazık ki asla Demir'in omuzlarını düşürebilecek bir konumda olamamıştım. Başka bir sorun olmalıydı.

Hemşire odadan çıkar çıkmaz sesimin çatallaşmaması için önce boğazımı temizleyip, "Neden burdayım?" Diye sordum güçlükle. Konuştukça kaburgamda bir ağrı belirip duruyordu.
Sadece sesine yansıtabildiği öfkesiyle, "Bilmiyorum Hazan. Sen söylersin diye düşünmüştüm" dedi. Yatağımın kenarına yavaşça oturduğunda, göğüs kafesimin altındaki hainin yeniden hızla çarptığını hissettim. Masmavi gözlerindeki parıltılara baktım. Olan ya da olacak olan hiçbirşeyi düşünmedim o an. Sadece elimi tutmasını istedim. Tutmadı. Yanıma uzanmasını istedim. Uzanmadı. Benim için endişelendiğini söylemesini istedim. O bile olmadı.
Hayalkırıklığıyla ağlamamak için dudağımı ısırıp, "Hiçbir şey hatırlamıyorum" dedim.
Bana inanmamış gibi, "Seni buraya getiren adamı da hatırlamıyor musun?" Diye sordu imayla.
Başımı iki yana salladım. Bu onu dahada öfkelendirmişti. Oturduğu yerden hızla kalktı ve hırçın bir tavırla ellerini saçlarının arasına daldırıp, saçlarını çekiştirdi.
"Günlerdir ortada yoktun ve tek söylediğin hiçbir şey hatırlamadığın mı?" Diye sordu.
Kaşlarım istemsizce çatıldı. Günlerdir kayıp mıydım? Nasıl hiçbir şey hatırlayamazdım? Hatırladığım son şey evde olanlardı. Sonrası kapkaranlık bir boşluktu.

 Hüznümde Saklı Mavi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin