Bölüm 34 | Kaybolan

3.2K 232 89
                                    



Kızlarla Demir'in barının birkaç sokak ilerisinde olan barda buluştuğumuzda işlerin böylesine rayından çıkmasını planlamamıştım aslında...istediğim tek şey sadece biraz eğlenmekti ama eğlence anlayışımın bazılarının işine gelmeyeceğini nasıl bilebilirdim ki?

Elindeki küçük kadehe parmaklarını iyice sarmış halde, "Bence bu iyi bir fikir değil" dedi Lavin. Gergin olduğunu yüzünden ve sesinden gayet iyi anlamama rağmen oralı olmadım.
İyilik meleğimiz elbette kendisi işi olmayan işlere burnunu sokmayı adet edindiğinden, "Neden?" Diye sordu ikimizin arasındaki taburede oturan Hare.
Gözlerimi devirip Lavin ağzını açmadan önce, "Fazla abartıyorsun" dedim. "Ne olmuş yani, Tarık ile Demir düşmansa"
"Tarık kim?" Diye sordu bu defada.
Tamamen yapay bir gülümsemeyle, "Buranın sahibi olur kendisi" dedim. Birkaç saniye düşündükten sonra, "Yani Demir'in düşmanının yerinde miyiz? Neden?" diye sordu telaşla.

Nedenlerini ona açıklamakla uğraşmayacaktım elbette. Acil bir konu değişimine girişip, "Aslında şu kaçırılma olayın, bunun nasıl olduğunu uzun zamandır merak ediyordum" dedim.

Lavin gözleri büyümüş halde bana döndüğünde, doğru noktaya değindiğimi anlamıştım. İşin garip yanı ise Hare'nin tepkisiz kalan yüzüydü. Sanki yaşananlar olmamış gibi rahat bir tavırla, "Neyi merak ediyorsun? Adamların asıl istediği sendin" dedi.

Gülümsedim.

"De neden sen, Lavin ya da bir başka değer verdiğim değil de, sen" dedim.

Kaşlarını kaldırdı. Parmağının ucunu kadehinin kenarında dolandırmaya başladı. Hala rahattı ve bu bir şekilde benim sinirlerimi bozuyordu. Sanırım aradığım, görmek istediğim ya da duymak istediğim şey, onun suçlu olması ya da ona benzer bir şeydi. Bu kadar masum olması hiçbir şekilde bana inandırıcı gelmiyordu.

Gözlerini benden aniden kaçırdı ve oynadığı kadehe kaydırdı. "Ama Demir'in değer verdiği kişi bendim, bunu onlar bir şekilde biliyordu" dedi. Sesinde biraz hüzün vardı. Hangi noktaya takılmam gerektiğini teraziye koyarken Lavin, "Nasıl?" diye sordu. Sonunda itiraz etmeden konunun bir ucundan yakalaması beni şaşırtırken, gözlerimi devirdim. Nasıl olduğuyla gerçekten zerre kadar ilgilenmiyordum. Umurumda değildi. Sonuçta olan bana olmuştu.

"Bilmiyorum" dedi.

İçkimin dudaklarıma değmesine birkaç santim kala duraksadım. Alayla gülüp, "Evet sana çok değer verdiği için beni onların önüne attı" dedim.

Sıcacık ortam ikisininde bana bakışlarıyla buz tuttu sanki. Bu kadar ilginç olan ne söylemiştim, bende merak etmiştim doğrusu? Hare'nin şaşırması ise en şaşırtıcı olandı. Neticede olay gerçekleşirken, ben onun tam aksi yönüne fırlatılmamış mıydım? Her şeyi kendi gözleriyle görmüştü.

Beklemediğim bir an da tamamiyle bana dönüp Lavin'i arkasında bıraktı. "En önemli ayrıntıyı atlıyorsun" dedi kaşlarını çatarak.

"Beni arabaya yerleştirdikten sonra hemen sana koştu. Senin için oradaydı Hazan, benim için değildi. Başta ben de, benim için olduğunu sandım ama öyle olmadığını anlamam sadece onun arkadan koşmanı, o adamlarla girdiği çatışmayı izleyene kadardı. Ne kadar çıldırmış olduğunu görmeliydin. Planladığı şeyin yanlış gitmesi üzerine kendini düşünmedi bile ve vuruldu. Sonra ne oldu biliyor musun?" diye sordu.

Konuştukça kaşları daha da çatılıp, sesi daha da yükseldi. Kızgındı ama kime ya da neye kızgındı emin değildim.

"Sonra beni, dahası kendini bile umursamadan arabayı kullandı. Yaşadığım korkuyu bugün bile iliklerimde hissedebiliyorum.İkimizinde sonunun geldiğini düşündüm o an. Ve düşündüğüm bir diğer şey ise, geç kalışımdı" diye ekledi ve duraksadı. Garsonun yeniden doldurduğu kadehini tek dikişte bitirdi ve tekrar önüne döndü. Lavin sanki aramızda değilmiş gibi sessizliğini sürdürmeye devam etti.

 Hüznümde Saklı Mavi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin