Bölüm 31 | Hazan Ve Hüzün

3.2K 242 65
                                    


Bölüm Müziği  => Twenty One Pilots - Goner





Derin bir yara aldıktan sonra Hazan sadece birkaç gün daha direnmişti.

İçinde verdiği savaşta her şeyini kaybedişini izledim. 

Ruhuna açılan yaraların, acısının her zerresini hissettim.

Ama bu sabah neredeyse onun için hiç acı yoktu. Hazan'da yoktu. Onun yerine bu güzel günü herkes için acı dolu bir güne çevirecek ben vardım. 

Üzerimdeki örtüyü itip yerimde doğruldum ve bacaklarımı yataktan sarkıttım. Aynanın karşısına geçip kendime dikkatlice baktım. Gözlerimin altında kocaman mor halkalar, mora yakın renkteki solgun dudaklarım ilk dikkat çeken şeylerdi. Birkaç kilo eksilmiş ve tamamen çökmüş bedenimi incelerken, kapı açıldı ve Ateş başını aralıktan uzattı. Kapıyı yeniden telaşla kapatmak üzereyken, "Ah uyandığını düşünmeme..." diyip duraksadı. Yavaşça kapıyı yeniden araladı ve kaşları çatık halde yanıma yaklaştı.

"Ayakta olmaman gerekiyor" dedi.

Günlerdir her ağzına koyduğunu kusan, serumla beslenmek zorunda kalan, sürekli bir yerlerde düşüp bayılan Hazan ve onun her şeyiyle bizzat ilgilenen Ateş. Saçlarını yıkayan, lavaboya girdiğinde bile kapının hemen arkasında bekleyen Ateş. 

Elini omzuma koyup hafifçe okşadıktan sonra aynada beliren görüntümün önüne geçti. Gözlerimin içine bakarak, "Bir şey mi oldu?" diye sordu telaşla. Diğer elini de omzuma koydu. 

Gülümsemeye çalıştım ama imkansızlık sınırlarında dolanmaktan öteye geçemedim. "Çok şey oldu" dedim.

Omzumdaki eline dokundum. Parmaklarını parmak uçlarımla kavrayıp, "O kadar çok şey oldu ki..." diye ekledim gözlerinin içine bakarak.

Zaten çatık olan kaşları iyice çatıldı. Ellerini omuzlarımdan indirdi. 

"Asi" dedi, sorgularcasına.

Başımı dikleştirip başımı hafifçe yana yatırdım. Hiç tökezlemeden ve zerre tereddüt etmeden, "Her şeyi sonlandıracağım" dedim.

Yanından sıyrılıp geçtim. Üzerimdeki ince saten geceliği üzerimden çıkardığım gibi yatağa fırlattım. Ateş'in çıplak olduğumu fark eder etmez başını çevirmesini beklemiştim ama yapmamıştı. Aksine yüzüme dikkatle bakmaya  aklımdakileri çoktan tahmin etmeye başlamıştı. Bu kadarını tahmin bile edemezdi. Artık benim için hiçbir sınır kalmamıştı. Her şeyi mümkün olan en kısa sürede halledecek ve sonrasında kendi rotamı çizecektim. Tek başıma...

"Öncesinde iyi bir kahvaltı edeceğim" dedim, dolaptan çıkardığım pantolonu bacaklarıma geçirirken. Ateş'in tek kelime etmemesi üzerine dönüp ona baktım. Şaşırmışa benzemiyordu aksine yüzünde gayet sakin bir ifadeyle hala beni izlemeye devam ediyordu.  

Kaşlarımı çatarak, "Bir şey söylemeyecek misin?" diye sordum. Aslında ne söylemesini beklediğimi ben de bilmiyordum. 

Ellerini iki yana ne söyleyebilirim ki dercesine açıktan sonra, "Ne yemek istersin?" diye sordu.

"Fark etmez" dedim.

Başını hafifçe salladıktan sonra, "Sana bir şeyler hazırlayayım" dedi ve başka bir şey söylemeden odadan ayrıldı. Açık kalan kapıdan ayrılışını ve mutfağa doğru gidişini izledim. Buz dolabından malzemeleri çıkarırken hala onu izlemeye devam ediyordum. Üzerinde kısa kollu beyaz bir tshirt altında siyah bir eşofman altı vardı. Kollarının kasları göz önünde olsa da, tshirtünün altındaki vücut yapısını da az çok tahmin edebiliyordum. Sadece görünüşü değildi kusursuz olan, şunca geçen zamanda karakterinde tek bir eksik göremediğim bu adam gerçekte kimdi merak ediyordum. Üzerime ince bir triko geçirirken hızla onun yanına doğru yürümeye başladım.

 Hüznümde Saklı Mavi Where stories live. Discover now