2. Bölüm Part1: Yeni Ay

2.6K 431 456
                                    

Gözlerimi ağır ağır açarken, ilk başta hiçbir şeyi hatırlamamanın etkisiyle kendi odamdayım gibi hissediyordum. Etrafa baktığımda ise benim odamdan çok uzak, kapkaranlık bir oda ile karşılaştım. Simsiyah bir yatak... Oda simsiyahtı ve bizim evin salonunun iki katı olabilirdi. Kırmızı şamdanlı bir avizesi vardı. Yataktan indim ve tereddütle odayı incelemeye başladım. Eşyalar ve dekor ürünleri kırmızı ve tonlarıyken, duvarlar ve yer simsiyahtı. Kırmızı koltukları ve makyaj masası vardı. Kocaman bir dolap ve duvarlarda kırmızı ışıklar... Siyah çerçeveli bir aynanın karşısına geçtim. Sapsarı saçlarım simsiyah olmuştu. Başımda siyah elmas bir taç, yüzümde siyah makyaj ve ayağımda siyah topuklular vardı. Üzerimde muhteşem, siyah bir gece elbisesi vardı. Parmağımda o yüzük, bileğimde o yüzüğe benzer bilezik vardı. Küpelerim siyah inciydi. Siyaha bürünmüştüm. Beni biri mi giydirmişti? Bu makyajı ben baygınken mi yapmışlardı? Bu taç da neyin nesiydi böyle? Saçıma ne olmuştu?

Ve sonra o Gerçekten şuan tek takıldığın şey görüntün mü? hissi geldi. Asıl sormam gereken sorular ben buraya nasıl geldim, burası neresi ve neler oluyor soruları olmalıydı. Bunların cevabını burda bulamayacağımı anladığımdan gidebileceğim yerlere baktım. Odanın balkonuna doğru yürüdüm. Belki dışarısına göre daha mantıklı bir çıkarımda bulunabilirdim.

Karanlık ormanın içindeydim. En son buraya sürükleniyordum evet -Bunun nasıl olduğunu halâ anlamış değilim-. Balkondan yukarı ve aşağı bulunduğum meskeni inceledim. Şato gibiydi gördüğüm kadarıyla. Aşağıda uzanan kocaman bir girişi, önünde de muhafızlar vardı. İçtiğim bir şeye ilaç falan kattılar da kaçırdılar mı acaba? Belki halisülasyon görüyorumdur. Ah, bu en mantıklı açıklamaydı. Ve bu da tehlikede olduğumu, üzerine kafamın da güzel olduğunu gösteriyordu. Mükemmel...
Bunu anlamak için ne yapacağımı bilmeden kapıya koştum. Eğer kaçırıldıysam hayal de görsem kapılar kilitli olmalıydı.

Kapı koluna adeta dokunmamla açılması beni bi hayli şaşırttı. Kesinlikle aklımı kaybediyordum. Başımı anlamsızca sallayarak odadan çıktım ve koridoru gezmeye başladım.
''Hoşgeldiniz majesteleri.'' Bana sesleniyordu muhafız görünümlü biri. Anlam veremeden boş boş baktım suratına.
''Majesteleri?''
Muhafıza benzer adam başını hafifçe salladı ve yürümeye devam etti. Bu kesinlikle bir rüya ya da acilen ruh ve sinir hastanesine kaldırılmalıyım.

''Selam.'' Arkamdan gelen sesle korkup aniden yumruk attım. Refleksleri çok iyi olsa gerek isabet etmemişti ama ben korkuyla nefes nefese kalmıştım.
"Sakin ol Defne, ben Burak. Sana rehberlik yapmak için burdayım. Eminim ki olanlara anlam veremiyorsundur." Anlık girdiğim şokla nefes almayo bıraktım. Sonra sakinleşmeye çalıştım. Bu her neyse, rüya değil gerçek gibiydi ve neler olduğunu öğrenmeden ayak uyduramazdım. Sanırım öğretecek kişi de karşımdaydı.
''Benim de tam böyle birine ihtiyacım vardı." dedim sesime biraz özgüven katmaya çalışırken. Duruşumu dikleştirip devam ettim.
"Neler olduğunu açıklayabilir misiniz? Ben neredeyim, şu anda kimim... Beni nereden biliyorsunuz?''
''Tüm sorularınıza cevap vereceğim ama burada olmaz. Biraz yürümek ister misiniz?''
''Neden olmasın?'' Aslında bu soruya 9289228 sebep bulabilirdim. Ama o an cevabını bulmam gereken sorular listesinde sonuncuydu.

Bahçeye indik. Karanlık ormanın içinde yürümeye başladık. Ağaçların gövdeleri siyah, yaprakları kıpkırmızıydı. Geceydi... Galiba her zaman geceydi.
Aramızdaki sessizlik sinirimi bozuyordu. Halâ bu mantıksızlığın ortasındaydım ve tek yaptığım şey yürümekti. Yanımdakini ve nereye gideceğimi bilmeden...
''Sorularıma başlıyorum." Bir onay beklercesine yüzüne baktım. Başlamam için eliyle işaret yaptı. Derin bir nefes aldım ve kolaydan zora doğru sormaya başladım.
''Burası Karanlık Orman. Gece alanı, Ay Merkezi... Veya sen ne demek istersen." İstediğim cevap tabii ki böyle bir şey değildi. Yüzüne bakmaya devam edince anlatmaya başladı.
"Burası diyar. İnsanların hayatlarına müdahale etmeden yönettiğimiz yer."
"O nasıl oluyor?" Fazla mantıksızdı. Sanki burası çok mantıklıymış gibi...
"Biz iyiliği ve kötülüğü temsil ediyoruz. Burada hangisi ağır basıyorsa Dünya'ya da o yansıyor. Ama biz insanları kontrol etmiyoruz. Sadece etkiliyoruz." Halâ anlamamıştım. Ama bir ahmak gibi görünmek istemiyordum.
''Tamam. Ben şu an niye böyle giyindim,ve nasıl bu hale geldim?''
''Kötülük Kraliçesi'nin görünümündesin. Ve onun yüzüğünü taktığında kendiliğinden oldu." Çok kaçamak cevap veriyordu. Sanki her şeyi biliyormuşum da özet geç demişim gibi.
''O kim?''
''Sen.''
''Ben... Ben miyim? Hayır bu imkansız!'' Birazdan kafamı ağaçlara vurup ölmeyi bekleyecektim. ŞURADA BİR TANE BİLE MANTIKLI CEVAP YOK MU?!

YüzükWhere stories live. Discover now