20. bölüm: Menekşe Kızı

422 67 86
                                    

Multimedia: Dolu Kadehi Ters Tut~Karanlık
__________________________

Yazarın Anlatımıyla,

Murat yanında uyuyakalmış olan prensesi izliyordu. Huzurla inip kalkan göğsünü, uyumanın verdiği rahatlıkla kapalı gözleri, ellerinin narin duruşu, çilek rengi dudaklarının biraz şişmiş halini... Gülümseyerek elini güneş rengindeki saçlara götürdü. Prensesini uyandırmamaya gözen göndererek ipeksi yumuşaklığa sahip saçları okşadı.
"Bana her şeyden iyi geliyorsun." diye fısıldadı kendisinin bile zar zor duyduğu bir sesle. Yataktan çıkıp gardırobuna doğru yöneldi. Kendini tam anlamıyla yeniden doğmuş gibi hissediyordu ve bunu sağladığı için Ayla'ya minnettardı.

"Murat..." Ayla'nın narin sesini duyduğunda bir anda onu uyandırdığını düşünüp suçluluk duygusuna kapıldı, ama Ayla hâlâ rüyalar aleminde prensiyle vakit geçiriyordu. Rüyasından ötürü sayıkladığını görünce derin bir nefes aldı.
"Seni seviyorum." Duyduğu bu cümle onu olduğu yerde dondurdu. Az önce yaşadıkları özel anlardan sonra bu cümle şaşırtıcı değildi oysaki, ama prens bunu beklemiyordu. Bu sadece kaçmak istediği bir gerçekten ibaretti, zira Defne'yi bu kadar kolay silip atavileceğinden emin değildi ve Ayla'nın temiz kalbini sahte duygularla kirletemeyecek kadar değer veriyordu ona. Ayla'yı incitmekten korkuyordu, ama özellikle bugünden sonra kaçamayacağını da biliyordu. Ama şimdi içinde bir yerlerde kıpır kıpır olan bir yer vardı. Ayla'yı sevebilme ihtimalini değerlendiriyordu kafasında. Belki de çoktan Defne mazide kalmıştı ve şuan sadece böyle bir durumda olduğu için endişeliydi. Ama yine de emin olmadan bir şeyler söylememek konusunda kararlıydı.

"O zaman en şanslı erkeğim galiba." dedi yine fısıldayarak. İşte bu içinden gelen bir cümleydi.

Hızlıca üzerini giydikten sonra başucuna küçük bir not yazdı ve odadan ayrılıp Defne'nin yolunu tuttu. Vedalaşması gerekiyordu, en azından ona karşı olan duygularının varlığından veya yokluğundan emin olmak için onu görmeliydi.

Göze batmamak için ormanın içerisinden gidiyordu, sıhathaneye iyice yaklaştığında kendini gizliyordu ağaçların arasında. Nedenini bilmiyordu ama birinin onu görmesini istemiyordu. İçinde isim veremediği bir ses buraya gelme hakkının bile olmadığını söylüyordu. Ama bunu Ayla için yapmak zorunda hissediyordu.

"Defne çok şanslı bir kız, biliyorsun değil mi?" Murat bizzat kardeşinin sesini duyduğunda olduğu yerde dona kalıp irkildi. Bunu söyleyen Ece mi? Saniyesinde şüphelenmeye başlamıştı. Neden şuan böyle konuşuyor ki? diye düşünürken kulak kesildi konuşmaya.
"Onu Murat'ın odasında bulmak çok kötü olmalı... Sahi, neden oradaydı?" Murat'ın gözlerini kocaman açılırken nefesi kesilmişti. Ece böyle bir şeyi nasıl söyleyebilirdi?
"Bilmiyorum." Burak'ın yorgun sesi her harfte daha kısalıyordu, güçsüz ve zayıf çıkmıştı. Ve bu ses, Murat'ın kendinden nefret etmesine sebep olmuştu. Kardeşini böyle bir durumda yalnız bırakacak kadar nasıl bencil olmayı başarabilmişti? Onun yanında olmalıydım... diye hayıflandı içinden. Ama nafileydi şuanda.
"Keşke zamanında yetişebilseydi Murat. Sonuçta kendi odasında bulmak bu kadar uzun sürmemeliydi..." Ece'nin açıkça ima ettiği şeyi anlamış ve sinir katsayısını çoğaltmıştı. Burak'ın normalde bu manipüleye gelmeyeceğini iyi biliyordu, ama şuan o kadar berbat bir haldeydi ki Ece ile konuşuyordu, buradan ne kadar yıkılmış olduğu açıkça belliydi.

YüzükHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin