24. Bölüm Pt2; Şah Mat

335 19 37
                                    


👿👿👿

Defne'den...

"O zaman plan şah-mat devrede." Arman ile konuştuğumuz detayları sağlam kazığa bağlamıştık. ''Filiz Abla döndüğünde onunla konuşmakla başlayabiliriz.'' Rahatlamayla arkama yaslandım. Ne zamandır detayları analiz ediyorduk bilmiyorum ama yorulmuştum. ''Kahve yapayım mı? Beklerken içeriz.'' Vereceği cevabı bildiğimden çoktan ayağı kalkmıştım bile. ''Olur kuzen.''dedi beni şaşırtmayarak.  İçeri geçip kahveyi hazırlamaya başladım. Ve ilk boşluğumda duygularım beni yoklamaya başlamıştı. Nereye çekip gitti ki birden bire? Daha önemli ne işi çıkmış olabilir? Hayır yani iki kelimelik bir cümle kurup söyleyemez miydi en azından? Her ne kadar ona söylensem de düşüncelerimin çocukça bir kıskançlıktan ibaret olduğunun bilincindeydim. Defne çocuklaşma. Seni bırakıp gittiğine göre gerçekten acil olmalı.  O bir birey ve sen de onun sahibi değilsin. Bu kadar üstüne düşmene gerek yok. Rahatla ve plana odaklan, nasıl olsa geldiğinde her şeyi sana anlatacak. Bu düşüncem az öncekine kıyasla çok daha makuldü. Kaynayan suyun fokurtusuyla düşüncelerimi susturup kahveyi hazırladım. Fincanlara döktükten ve olmazsa olmazımız çikolata servisini hazırladıktan sonra tepsini bir tepsiye koyup içeri geçtim, Arman beni kitap okuyarak bekliyordu.

''Her fırsatta okumaya devam ha?''

''Kendimi geliştirmem lazım güzellik.'' Tepsidekileri masaya koyduktan sonra tepsiyi mutfağa ışınladım. Güçlerimin varlığını bazen hatırlayıp bazen unutmak garip hissettiriyordu lakin artık bu duruma da alışmıştım.

''Anlat bakalım, neden buradasın?'' Kahvemi elime alırken nihayet aklımdaki boşluğu dolduracak soruları sorabilmek için zaman bulabilmenin mutluluğunu yaşıyordum. 

''Sana gelen bir tehdit mesajı vardı. Sen de beni koruyabilmek için Dünya'ya gelip yanına aldın.'' Demek birileri zayıf noktalarımı bulmakta gayet başarılıydı. Ama... Benim Dünya'daki hayatımı sadece prensler bilmiyor muydu?''

''Kim olduğunu söyledim mi?''

''İsim olarak hayır, yalnızca Bay Azrail lakabını taktığını biliyorum.'' Evet, bu daha mantıklıydı. Ama o bunu nereden öğrenmişti? Ve neden annem değil Arman'dı? Bu sorular kafamı kurcalarken bir yandan da bunun bıçaklanmam ile alakası olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. Dünya'ya neden gitmemi istemiş olabilir ki?  ''Biraz daha detay verebilir misin?''

''Tehditi mi soruyorsun?'' Olumlu anlamda başımı salladım. ''Ziyafet zamanı burada olmaman ve halkla aranın bu sebepten ötürü sarsılması için o gün yanımda, Dünya'da olmalıydın.'' Bu durumda... ''Düşmanın planı beni Diyar'dan uzak tutmaktı yani? Eğer beni öldürmek olsaydı bunu ben hiç Dünya'ya gitmeden de yapabilirdi. Tek farkı sen yanımda olmazdın ki bu çok daha işine gelirdi çünkü bu sefer Burak 7/24 benimle kalırdı.'' Artık bunun onun planı olmadığını düşünmeye başlamıştım. ''Bir şey soracağım... Murat seni hiç geri göndermeye çalıştı mı?''

''Murat'la neredeyse hiç konuşmadık ki. Sen komaya girdiğinde gerçekten perişan görünüyordu ve ziyarete geldiği zaman yanına bile yaklaşmadan -bunda biraz benim koruyucu tavırlarım etkili olabilir belki- uzaktan öylece izleyip gidiyordu.'' Oysaki Arman'ı rahatlıkla geri yollayabilir, kraliçeleri daha önceden Atlas'ı aramaya teşvik edebilir ve ben uyanmadan çok çok önce yönetimi ele geçirebilirdi. Üç hafta bunlar için yeter de artardı. 

''Bunu Murat'ın yapmadığını düşünüyorum.'' dedim dürüstlükle. Bana anlamayan bakışlar yolladığında düşüncelerimi onunla paylaştım. Bir süre durup düşündükten sonra hafifçe başını yukarı aşağı salladı. ''Haklısın, bu çok mantıksız.''

YüzükWhere stories live. Discover now