25. Bölüm: Sır Mezarlığı /FİNAL/

530 29 56
                                    

Multimedia: Lana Del Rey || Sumertime Sandless

____________________

Ayla'dan...


Saraya adımlarımı atarken ellerimi bir an olsun karnımdan ayıramıyordum. Sanki onu kollarımla sardığımda bütün kötülüklerde koruyor, ya da 'ben ne olursa olsun yanındayım' güveni veriyormuş gibi hissediyordum. Yaptıklarım aklımdan uçup gitmişti. Yıllardır gizlice sevdiğim adamın duygularına sahip olmamın üzerine şimdi de canının bir parçasını içimde taşıyordum. Bu çok... Eşsizdi. Öte yandan Murat'ın tepkisinden korkmuyor değildim. Birlikte çok özel şeyler yaşamış ve yaşıyor olmamıza rağmen hâlâ tam olarak ciddi bir boyuta atlamamıştık. Karnımda bebeğini taşıyor olmam dışında... Ama ne bir isim koymuştuk kendimize ne de birilerine duyurmuştuk. Daha kendi aramızda bile bir şeyler netleşmemişti ki... 

Buralardan kaçıp Dünya'da kayıplara mı karışsam? Bu fikrin aklıma düşmesiyle birlikte adımlarımı durdurdum. Gerçekten yaptığım onca şeyden sonra Murat'la evcilik oynarken hiç vicdanım sızlamayacak mı? Kızımızı yalan bir aşk hikayesinde mi büyüteceğim? Peki ya Ece sözünü tutamazsa ve Defne'nin hafızası yerine gelirse o zaman ne olacak? Ah, prensime söyleyemem. Onu bu şekilde incitmem mümkün değil. Ama bir şeyler yapmam gerekiyor. Neden böyle bir hata yapmak zorundaydım ki? Neden Ece'ye inanmak zorundaydım? Beni öylece kandırmasına izin verdim... Tam bir aptalım! Ece'ye olan öfkem çoğalıyordu her bir adımımda. İçimde kabaran alevlerin adımlarıma yansımasına izin veriyor ve yere deşecekmişçesine sert basıyordum. Hızla kendimi odama attım ve Murat'ın beni bulmaması ümidiyle kapımı kilitledim.

Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Eğer kendimi ifşa edersem beni öldürürlerdi. Bunu Eylül'e yapamazdım. Ama burada ter temiz yaşayarak yalanların üzerine kurulu bir ailede büyütmek de ona yapacağım en büyük haksızlıklardan biri olurdu. Ayrıca Murat vardı... Ondan bu gerçeği saklamak kendi pembe rüyalarımın sefasını sürerken sorun olmasa da gerçekliğin yüzüme çarptığı tokattan beri nasıl bir sahtekar olduğumu düşünmeden edemiyordum. Ona bunu söylemem bir beter, söylememem bin beterdi. Çaresizlik içinde kıvranmak dışında hiçbir şey yapamıyordum.

''Bunu ona söylemeden burada kalmam çok riskli. Defne her an iyileşebilir. Ah ne yapacağım ben?'' Kendimi hayatım boyunca bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Birilerine danışmak zorundaydım ama bunu anlatabileceğim kadar güvendiğim hiç kimse yoktu.

''Diyar sakinlerinin dikkatine, Diyar sakinlerinin dikkatine!'' Bütün boyuta yapılan anons dikkatimi dağıtmıştı. ''Metan uzun sürenin ardından yeniden bizimle ve kendisi güzel haberlerle geldi.'' Bütün halkın pencereden heyecanla baktığına adım kadar eminim. Kimsenin içinde benimki kadar büyük bir korku fidanı yoktu nasılsa...

''Öncelikle aranıza dönmek gerçekten harika. Benim yokluğumda olağanüstü bir uyumla ilerlemişsiniz, bunun için her birinize minnettarım. Gerçekten harikasınız. Güzel habere geçmem gerekirse, suçluyu bulduk.'' İlk nefes kesilmesi... Midemde hissettiğim kasılma ile sersemlemem güçlenmişti. ''Yakaladık ve sarayda tutuyoruz, yani güvendesiniz.'' İkinci nefes kesikliği... Boğazıma oturan kocaman yumruya inat midemin bulantısına daha fazla dayanamayıp içimdekileri çıkardım. Halkın yükselttiği alkış ve ıslık seslerini çok uzaktan duyuyordum. Lanet olsun, zamanım kalmadı. Her an ifşa olabilirim...  Sendeleyerek kendimi yatağa attığım sırada kapımın büyük bir gürültüyle açıldığını duydum.  Buraya kadarmış...

YüzükWhere stories live. Discover now