15. Bölüm: Kaos Bulvarı

582 126 153
                                    

Multimedia: Bahari~ Savage  🌙

Uzun zamandır yeni bölüm yazamıyordum yoğunluktan dolayı. Özlendiniz 🖤
_________

"Murat burada mı?" Aydınlık sarayın önündeki muhafızlarla konuşurken kendimi istemsizce rahatsız hissediyordum. Sanki istenmediğim bir yerde duruyormuşumcasına... Çok istendiğim de söylenemezdi gerçi. 

''Toplantı odasında olacaktı. Siz bekleyin haber veririm ben.''

''Biz ulaşırız kendisine, müsaadenizle.''  Rahatsız olduğumu fazlasıyla belli eden iğneleyici bir ses tonu takınıp muhafızı solladım ve saraya girdim.

Burak'ın muhafıza gönderdiği ölümcül bakışlar benim bile içimi ürpertmişti. Korumacı bir tavırla elimi tutup
kendine yakın tutuyordu. Yüzüme tatlı bir tebessüm yayılırken yanaklarımın kızardığını hissediyordum. Sarayı bilmediğim ve bir önceki gelişimde hiç incelemediğim için yalnızca karanlık  prensin peşinden sürükleniyordum.  Toplantı odasının önünde durduğumuzda, kraliçeyi öldürdüğüm anılar geldi gözlerimin önüne. Tüylerim diken diken olurken bunu sevgilime fark ettirmemeye çalışıyordum. Derin bir nefes alıp kraliçenin geri geldiğini ve her şeyi yoluna koymak üzere olduğumuzu kendime hatırlatarak bir nebze olsun rahatlayabilmiştim. Bu sırada Burak kapıyı tıklattıktan sonra yanıt beklemeden peşinde dalgın bir ben sürükleyerek içeri girdi. Murat toplantı masasının başında oturmuş, önüne serili kağıtları inceliyordu büyük bir dikkatle. Öyle ki geldiğimizi bile fark etmemişti.

''Kadeşim, öylece daldık ama önemliydi.'' Murat anlık bir korkuyla yerinden sıçradıktan sonra hemen yüzüne samimi bir gülüş kondurup selamlaşmak için yanımıza geldi. Kısa bir selamlaşmanın ardından biz de masaya geçtik.

Burak olanları kabataslak bir şekilde anlattıktan sonra oda ölüm sessizliğine bürünmüştü. Murat çenesini avucuna yerleştirmiş bir eliyle de kalemini hızla sağa sola çeviriyordu. Burak arkasına yaslanmış ellerini bağlamıştı. Bense yabancının açığını bulmak için geçmişe mi dönsem, yoksa yine o acıları hazırlamanın canımı yakacağını bildiğimden başka bir şeye mi odaklansam ikileminde kalmıştım.

''Defne, oradan bahsetmek ister misin?'' Murat'ın bu sorusunu hızla reddederken ikisinin de gözlerinde şefkatli bakışlar yer almıştı. ''Güzelim, seni zorlamak, canını yakmak, üzmek hiç istemiyorum- istemiyoruz. Ama oraya aramızdan tek giden sensin ve bir takım bilgilere ihtiyacımız var. Şuan kendisi zorlama. Yine de düşünmeye çalış, olur mu?''

''Ben onların biraz çaresizliğin içinde baş başa kalınca barışacaklarını düşünüyorum. Aydınlık ve karanlığı barıştıran da bu olmamış mıydı zaten?'' Son sözünü söylerken belki de kendisinin bile farkında olmadığı bir burukluk sezmiştim.

''Ben de katılıyorum. Bu durumda bir süre bekleyip harekete geçmemiz daha avantajlı olacak bizim için.'' Kararlı ses tonu şefkatli bir hale bürünerek bana döndü ve ''Bu sırada sen de kendine zaman tanırsın ve düşünüp bilgi toplamamızı sağlayabilirsin güzelim.'' diye devam etti. Başımı olumlu anlamda salladığımda ikisinin de sonuçtan memnun oldukları yüzlerinden okunuyordu. Bu şekilde bende şu düşünme işini ertelemiş oldum.

"Kurumlar ne oldu?"
"Ayla yardımıyla listeyi oluşturduk. Toplantı yapıp tartışıldı, onay da aldık. Görevli kişiler seçilmişlere bildirecek, kadromuz yavaş yavaş oluşturulacak. Güzel gidiyoruz kardeşim." Burak memnun bir ifadeyle başını salladıktan sonra kolunu omzuma attı.
"O zaman şimdi kütüphaneye gidip şu günlükhakkında araştırmaya başlayalım." Bu öneriyi ikimiz de onayladık aydınlık prensle.
"Siz geçin kürüphaneye, ben bir lovaboya gitmeliyim."

YüzükWhere stories live. Discover now