22. Bölüm: Ölümün Pençesi

415 59 101
                                    

Multimedia: Right Here ~Chase Atlantic
______________________________

''Sence umut var mı?'' Murat kraliçelerin ardından bakıyordu donuk bakışlarla. Bunu yapmalarına izin vermesinin tek sebebi eğer birlik olmazlarsa darmadağın olacakları gerçeğiydi.

''Umut her zaman vardır kardeşim.'' Burak sırtını sıvazlarken içten içe korktuğunu belli etmemeye çalışıyordu. Her ne kadar iki kraliçe bir olduğunda bunu başarabilecek olsalar da, içten içe o da endişeleniyordu.

Planları tek kelimeyle Rus Ruletiydi. Yanlarına kimseyi almadan, apar topar Bay Azrail'in yanına gidecek ve onunla yüzleşecek, Gizem'in tabiriyle yarım kalan işlerini bitireceklerdi. Eğer onu yenebilecek kişi Metan değilse, bir tek iki kraliçe el ele verip yapabilirlerdi. İkisi de ölme riskine karşı 'Yüzük' büyüsünü yapmıştı. En azından önlemsiz gitmiyorlardı ve bu bir nebze olsun prenslerin yüreğine su serpiyordu.

''Şimdi ne yapmalıyız?''

''Defne'nin yanına gitmeliyim, uyandığında yanında olmak istiyorum.'' Kraliçeler de gittiğinde yönetim tamamen prenslere kalmıştı, ama Diyar'da hayat donmuştu. Kimse mecbur kalmadıkça dışarı çıkmıyordu. Herkes Metan hakkında herhangi bir haber almayı bekliyordu yalnızca. Yani yapılacak sadece iki şey kalmıştı: Suçluyu bulmak ve Defne'nin uyanmasını beklemek. Suçlu kısmını da kraliçeler aldığına göre yapılacak daha iyi bir iş yoktu.

''Ben burada kalacağım, sarayı bomboş bırakmak istemiyorum.'' Hazır bu kadar çok vaktim varken hepsini Ayla'ya ayırmak istiyorum demesi daha dürüst olurdu, ama o anlık bunu kendisine saklamayı tercih etti. ''Hem orada kalabalık etmeyeyim. Arman'ın da beni pek sevdiği söylenemez.'' Eh, bir odada dört erkek kalmak zaten kulağa pek iç açıcı gelmiyordu, ne kadar az kişi o kadar iyiydi. Burak bunu onayladıktan sonra vedalaşıp hastaneye geri döndü.

Murat ise Ayla'nın kaldığı odaya çevirdi adımlarını. ''Bunu bir tatil gibi düşün ve keyfini çıkar.'' Adımlarını hızlandırırken en son ne zaman tatil yaptığını düşündü. Dünya'da Defne'yi gözetlerken bile Diyar'daki yönetimde rol alıyordu. En son ne zaman hiçbir şeyi kafaya takmadan yastığa başını koyabilmişti? Hatırlamıyordu bile.

Ayla'nın kapısının önünde durup derin bir nefes aldı. Bütün düşüncelerini kapının önünde bırakacaktı. Kapıyı tıklattıktan sonra yavaşça araladı. Masasında tasarım yapmakla meşgul olan Ayla kafasını çizim defterinden kaldırıp aydınlık prense doğru gülümsedi. ''Hoş geldin.'' dedi neşeyle. ''Hoş buldum prenses.'' Tam karşısına bir sandalye yaratıp oturdu. Ayla'nın ellerini avuçlarına alıp sıkıca tuttu.

''Saray bize kaldı.'' Ayla'nın parlayan gözleri tam da aradığı etkiydi. ''Tatildeyiz diyelim.''

''Ama bu çok güzel!'' Neşeyle ellerini çırptı. Murat onun bu çocuksu sevinçlerini izlemeye bayılıyordu. Keyifle gülümseyerek ''Hadi bu akşam yemeği ikimize özel ben hazırlayayım ve bunu kutlayalım.'' dedi. Hesaba katmadığı tek şey yemek yapmayı bilmiyor oluşuydu ama bunun için diğer baş aşçı Filiz'den yardım alabilirdi.

''Romantizm diyorsun.'' Cilveli bir şekilde ellerini prensin boynuna doladı prenses. ''Olur.''

Aydınlık prens ve prensesi sarayda kendi masallarını yazarken, Siyah Atlı Prens sevgilisinin yanına gitmişti. Arman ve Kerem birlikte yemek yiyorlardı, onlara katıldı ve gelişmeleri aktardı.

YüzükHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin