4. Bölüm: Plan Metan

1.3K 325 315
                                    

Gözlerimi ağır ağır açarken yeni güne, içimde tarif edilemez bir mutluluk vardı. Burak'ın odasına olduğumu hatırladığımda aniden yüzüm kızardı ve hızlıca etrafa baktım. Burada değildi. Olsaydı ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim de yoktu zaten, yaşadıklarımız tuhaftı ve pek açıklanabilir oldukları da söylenemezdi. Burda olmamasının verdiği rahatlamanın eşliğinde kendimi yatağa geri bıraktım. En azından hemen şuanda açıklama yapmak zorunda değilim. Güzel, açıklama yapmak için vaktim olacak. Gözlerim komidinin üstündeki tepsiye takıldı. Gerçekten başucuma kahvaltı mı bırakmıştı? Ya ama bu çok tatlı! Bu tatlı olmanın yanında dün akşamı bir suç olarak görmediğini ve benim de kıvırmak için çırpınmak zorunda olmadığımı gösteriyordu.

İçimdeki his uçuşan kelebekler miydi, açlık mıydı bilemeden tepsiye yanaştım. Minik bir zarf vardı. İçinde "Günkararsın kraliçem. Kahvaltını et gel, toplantı odasında seni bekliyorum." yazıyordu. Notla beraber yüzümdeki gülümseme yavaş yavaş soldu. Ama ben daha tatlı bir şeyler bekliyordum... Hiçbir şey olmamıştı, sadece aynı odada uyumuştuk evet ama nasıl desem... Daha hoş bir şeyler yazabilirdi. Sonuçta bu sabah farklı bir sabahtı. Yüzümü asa asa kahvaltımı yaptım. Keyifsiz bir şekilde üstümü başımı toplantıya uygun hale getirdim.

Odaya girerken yüzüme sahte bir gülümseme kondurdum. Odaya girdiğimde inanılmaz panikle bir an bocaladım. Oda normalden üç dört kat kalabalıktı. Herkes birbirine emirler veriyor, emri alan hızlıca öbür kapıdan çıkıyordu.
"Neler oluyor?" Sesimi ben bile duyamıyordum.
"Hey! Neler oluyor?" Sesimi yükseltmem işe yaramış, Burak bey sonunda beni fark edebilmişti.
"Günkararsın kraliçem. Savaş hazırlıkları başladı." Ne? Ne zaman? Nasıl? Ben daha planlarımı vermemiştim ki!

"Siz muhteşemsiniz!" Tanımdadığım bir adam adeta üzerime atladı bir anda. Ben korkudan gerilerken adam çoktan elimi sıkıyordu. "Ben Atlas kraliçem savunma hattı komutanıyım. Bütün emeklerinizin karşılığını en güzel şekilde alacağınızdan hiçbir şüpheniz olmasın." Adam uçarak yanımdan ayrıldığında halâ şoktaydım.
"Planın kusursuz. Dün gece getirdiğinde sen uyurken göz attım. Muhteşemlerdi." Ellerimi tuttu. Nefesim kesilirken "Harika iş çıkarmışsınız kraliçem." dedi ve önümde eğildi. Ben donakalırken kulağıma eğilip "Ama şimdi savaşa odaklanmamız gerek." diyip masanın başına geri döndü ve içerideki telaşa dahil oldu. Yanaklarımın kıpkırmızı olduğuna emindim. Planımın bu kadar beğenmesine mahçup olmuştum. Şoku atlatıp kendime geldiğimde yüzüme çocuksu bir gülümseme yerleştirdim ve masanın başına geçtim. İlerlemeyi takip etmem gerekiyordu. Burak haklıydı, şuan savaşa odaklanmalıydık.

"Durum nedir?"
"Hazırladığınız savunma şemaları çok güçlü. Ayrıntılar için saray mimarımıza sevk ediyoruz."
"Tuna ben, sizinle tanışmak bir şeref." Kızıl saçlı, ela gözlü, yaşça bir hayli genç görünen mimar başını salladı. Gülümseyip "Sizinle de." dedim. Elinde tuttuğu şemalarla birlikte çıktı.
"Az önce çıkan komutan Atlas, savunma birliklerini hazırlıyor."
"Prens, ajanlarımıza bilgi ulaştırdık. Hepsi sahte barış anlaşması için gerekenleri orada yapacaklar." Burak başını sallarken -sanırım buradaki herkes tek tek yapacaktı bunu- benimle tanışmanın bir şeref olduğunu söyledi ve el sıkıştık.
"İstihbarat başkanımız, Baran."
"Ya savunma hatları hazırlanırken onların da ajanları varsa ve bu bilgiyi iletirlerse? Barış için giderken savunma hattı geliştirmemiz çok saçma olmaz mı?" Ajanların varlığını düşünmemiş, plana katmamıştım.
"Benim de elim armut toplamıyor leydim. Onu da bana bırakın."

Göz kırptı. Ve ben o görüntüye takılı kaldım. Bütün konsantremi dağıtmıştım. O nasıl bir göz kırpış öyle?

Bir an durdum. Dünden beri sürekli Burak'ı düşünüp duruyordum. Yoksa- Yoksa... Aşık mı oluyordum yavaş yavaş?

YüzükWhere stories live. Discover now