19. Bölüm; Bir Nefes Yaşam

412 75 93
                                    

Multimedia: Billie Eilish~ I love u 🖤
___________________

Karanlık... Acıyor. Sıcak, çok sıcak... Derimi yakıyor. Hareket edemiyorum. Onu duyuyorum. Özür diliyor, dayanmamı söylüyor... Burdayım, burdayım diye bağırmak istiyorum, ama sanki bedenimde değilmişim gibi... Her şey çok hafif. Çok hafif hissediyorum... Hiçbir şey hatırlamıyorum, ne-neler oluyor? Son gördüğüm şey, onun gözleri. Ama her şey karanlık, düşüncelerse bulanık... Boğazım acıyor. Nefes... Nefes alamıyorum. Şuan... Tam şuanda bir nefes yaşama ihtiyacım var. Bir nefes yaşama....

"Defne dayan!" Bir şeyler hissediyorum göğsümün üzerinde, sıhatçiler gelmiş olmalı. Damarlarımda gezen ölüm zehri bilincimi de etkiliyor. Neden bu kadar uzun süren bir işkence? Düşüncelerimi bile kontrol edemiyorum. Sesler iyice boğuklaşmaya başladı. Artık hiçbir şeyi hissetmiyorum, bilincimin de kapanışını izliyorum yalnızca.

👿👿👿

Yazardan...

"Defne dayan, sevgilim, lütfen dayan." Avuçlarının içine sakladığı nabızsız elini biraz daha sıktı karanlık prens, çaresizce hissetmesi umuduyla. Islak yanaklarının onu geri döndüremeyeceğini bilmesine rağmen engel olamıyordu kendine. Ağlıyordu, ağlıyordu ve yalnızca gitmemesi için Defne'ye yalvarıyordu. Hayatının ne kadar uzun olduğu tartışmaya açıktı, ama acıların âlâsını görüp yaşamasına -berbat bir baba ile mücadelesi, annesinin ölümünü seyretmesi bunlardan yalnızca bazılarıydı- rağmen hiç bu kadar güçlü bir acı hissetmemişti ruhunun derinliklerinde.
"Burak Bey." Ağzını açıp tek kelime edecek halim yoktu, sanki bedeni gibi aklı da uyuşmuştu. Konuşan sıhatçi bunu anlamış olacaktı ki sözüne devam etti. "Yapabileceğimiz en güçlü müdahaleyi yaptık. Onu sevk etmemiz gerekiyor." Burak bunu duyduktan sonra öfkeyle ayağa kalkıp herkesi geriletecek kadar korkunç bakışlarla bağırmaya başladı.

"AMA HÂLÂ UYANMADI!" Bunun suçluları orada bulunan sıhatçiler değildi, bunu biliyordu ama o an bedeninin kontrolü ona ait değildi.
"Onu uyandırın!" Hiddetle haykırırken vücudunda artan sıcaklıktan alev aldığımı hissedebiliyordu, ama bunu idrak edecek kadar bile kendinde değildi. Görüşü de tamamen turuncu-sarı bir hâl aldığında, bedeni tamamen alevlerle kaplanmıştı.
Bilinci yavaş yavaş yerini terk ediyordu, odadakiler de bunu fark etmişti. Kerem eğer daha da hiddetlenirse bütün sarayı yakacak kadar güçlü olduğunu bildiğinden erkenci davranıp hızla odadaki en uzak duvara savurdu arkadaşını.
"Kendine gel!" Amacı onu sakinleştirmek değil, bilincini açmaktı. Keza eğer kendi aynı durumda olsa o da sakin kalamazdı.
Murat onu burada bulduktan sonra bağrış çağrış sarayı ayağa kaldırmıştı. Ne kadar en güçlü sıhatçiler gelmiş olsa da, Defne'nin ne zamandır kalbini yaran bir ölüm mızrağı ile öylece yerde yattığını kimse bilmiyordu, ona bunu yapanın kim olduğunu bilmedikleri gibi.

Sesin kime ait olduğunu umursamadan bir alev topunu o yöne fırlattı karanlık prens. Bilincini tamamen yitirmişti.
"Onu tutun!" Murat bunu söyledikten sonra prensi, ateşinden siyah küller çıkmasına sebep olan bir su kapsülünün içine aldı. Ama Burak bu sefer güçlü kontrol edilebilecek kadar kendinde değildi. Hızla su kapsülünü buharlaştırmaya başladığında odada bir panik duygusu yayılmıştı.
Ve birden sönüp yere yığıldı. Arkasında elinde kocaman bir vazo tutan Arman kırılan vazo parçalarını ondan uzaklaştırdı. Dünyacıl çözümü işe yaramıştı.

YüzükWhere stories live. Discover now