Yirmi iki {İkinci Kısım} ~ "Umarım tüm bunlar gerçekti."

3.3K 337 224
                                    

Kısa olduğu için hemen yayımladım. Ve yorum dileniyorum. Yorumlar olunca çok eğlenceli oluyor jfndndn Gerçi bölüm kısa oldu...

James' pov:

Ne yapmıştım ben?

Bu defa, hiç yapmadığım gibi batırmıştım.

Hortlak Koridoru'nda, dizlerimin üzerine çökmüştüm. Lily'nin kolları belimdeydi, bense bir elimi onun beline sarmış, diğeriyle onun saçlarından bir tutam elime almıştım.

Portakal ve tarçın kokuyorlardı.

"Blöf yapıyordu, değil mi?" diye fısıldadım onun boynuna doğru.

Lily'den soruma cevap vermedi. Sadece başını daha da boynuma bastırdı.

"Söylediklerinin hepsini yaptı, değil mi?" diye sordu benden.

Başımı salladım. Hepsini yapmıştı ve bunları gözlerimle görmüştüm. Yavaş yavaş hayatıma sızmıştı ve ben bunu fark etmemiştim bile. Belki de, daha yaptıkları ve benim bilmediklerim de vardı.

Lily başını omuzumdan kaldırdı. İfadesini anlamıyordum ama perişan göründüğü kesindi. Üzgündü ve sanırsam bana acıyordu.

Başka zaman gururumu incitebilirdi ama kahrolsun ki, cidden acınası bir durumdaydım.

"Senden ne istiyor? Ve Remus hakkında bildiği ne?" diye sordu Lily.

Yüzümü yere çevirdim. Ne diyecektim? Doğrusunu diyemezdim. Ama yalan söylemek de istemiyordum.

"Bir... bir aile eşyası." dedim ayağa kalkarak ve yardım etmek için elimi Lily'ye uzattım. Beni şaşırttı ve elimden destek alarak kalktı. "Eski bir şey."

"Bir özelliği mi var?"

"Evet." diye kestirip attığım zaman üzerime gitmedi.

Hala elini tutuyordum. Parmağım rahat durmadan onun elinin içine masaj yapıyordu. Derisi yumuşacıktı, ancak elleri zayıflamıştı.

"Ve galiba, Remus hakkında olan kısım bana ait değil." dedi kaşlarını kaldırarak.

Elim istemsizce enseme gitti. "Ona ait bir şey, söylemem doğru olmaz."

Bir süre sessizlik oldu ve klasik olarak, birbirimizin gözlerine baktık. Zümrütlerini bıkmadan, saatlerce izleyebilirdim. En sevdiğimse, onun da benim gözlerime bakmasıydı. Lily gözlerini kaçırmazdı - prensip olarak mı, yoksa sadece sevdiğinden (!) mi, bilmiyordum.

Ama onun da benim parmağıma masaj yapmasını seviyordum.

Ve yine, Lily'nin gözleri parlamaya başladı. Bundan nefret ediyordum. Ağlamasından nefret ediyordum. Gözünden akan her göz yaşının karşılığında hem Irven'ı, hem de kendimi yumruklamak istiyordum.

Ama Lily ağlamadı, gözlerini kırpıştırdı ve yaşların yok olmasını sağladı, "Özür dilerim," dedi, "Senin böyle bir şeyi yapmayacağını bilmeliydim. Nasıl buna inandım, aklım almıyor. Ben-"

"Tamam." dedim onu bölerek. "Önemli değil, biliyorsun. Zaten artık buradasın."

Yine uzun bir sessizlik oldu. Yine Lily'nin yine gözleri parladı, yine onları kırpıştırdı.

"Lily," dedim sonunda, "Irven... blöf yapıyordu, değil mi?"

Neden bahsettiğimi söylemem gerekmiyordu bile. Lily anlamıştı. Dudaklarını birbirine sıktı ve yutkundu. Gözlerini kaçırdığı zaman kalp atışlarım artıyordu.

Should Be Hard | Jily • ÇapulcularWhere stories live. Discover now