Epilog: "Kim bilir?"

3.6K 252 212
                                    

Bu bölümü carmineer'e ithaf etmemin birkaç sebebi var. 1. Bu bölüm fikri onunla konuşurken aklıma geldi, 2. O olmasaydı yazımımı kesinlikle şu an olduğu kadar geliştiremez, çirkin ördek yavrusu evresinden çıkmaya adım atamazdım, tabii haberi yok ama write coach oldu bana, 3. Kitaptaki emeği benden çok, kapakların, görsellerin yüzde doksanı hep o. Teşekkürler, Afrodit!

  ☆  

"Evet," dedi kızıl kız kupasını masaya bırakarak, "İşte Vindea böyle yakalandı."

Çatlak Kazan'ın ikinci katında, on dokuz numaralı odada sekiz kişi vardı ve sekiz kişinin her biri kendi halinde yayılarak yanlarında kendi hallerinde yayılamayacakları kişilerin gelmelerini bekliyorlardı. Yüz yıldır yıkanmamış gibi eski duran kapalı perdelerin önündeki masanın etrafındaysa beş kişi oturmuştu. En başta oturmuş kızıl kız ise anlatmakta olduğu hikayeyi daha yeni bitirmiş, eski masanın çatlaklarının birinde parmaklarını gezdirerek diğerlerinin tepkisini duymayı bekliyordu.

Onun sol tarafında bir erkek oturmuştu, yanındaki kısa saçlı kız ise onun yanağındaki morluğun üzerinde büyüler deniyordu. Ama cadının da ondan iyi göründüğü yoktu, alnında bir sargı vardı ve üzerinden kan lekesi görünüyordu. Hikaye anlatıcısı olan kızıl kız bile çıkmış ve sargıda olan dirseğinin ağrısını görmezden gelmekte idi.

İlk olarak yanağında morluk olan büyücü konuşmaya başladı, "Lily, anlattığın hikaye Sirius'un nasıl Filch'i Astronomi Kulesi'nden ittiği, ama sihirli halının Filch'i yakalayıp her şeyi beyninden sildiğinden ve yere salim bir şekilde indirdikten sonra Sirius'a, 'Salute, Amigo,' demesinden bile daha az inandırıcıydı."

"Hey!" dedi bu zaman Lily'den iki sandalye sağda oturmuş, siyah saçları çenesinden olan çocuk sahte bir alınganlıkla. Görünüşü diğerlerine göre daha iyiydi, görünürde olan bir yarası yoktu, "İnandırıcı olmayan kısmı neresiydi?"

"Amigo kelimesinin portugalce ve Salute kelimesi italyanca," dedi Lily yüzünü Sirius'a çevirerek.

"Aynen," dedi bu zaman başı sargılı, yanındaki çocuğun yaralarının üzerinde büyü yapmayı bırakıp onları sargılamaya başlamış kız, "Aynen, sadece ondan gerçekçi değildi,"

"Her neyse," dedi kızıl kız yüzünü solundakilere çevirerek, "Sevgili Frank ve Alice, inanmak istemiyorsanız size kalmış."

"E ama basında başka şeyler yazıyordu!" diye bu zaman Frank. Gencin kahverengi gözlerindeki ifade inanmadığını açıkça belli ediyordu, "Vindea'yı Hogsmeade görevlisi yakaladı diye-"

"Öyle her görevlinin yakalayabileceği biri değildi, kendinin kendisini mahvetmesi gerekti. Basına da yayılmasına Dumbledore izin vermedi çünkü bilinmemesi gereken detaylar vardı," dedi Lily onun sözünü bölerek, "Ruhu bağlama büyüsü yapmıştı, yapılışı ne kadar iğrenç bir fikrin var mı?"

Frank yine de inanmadığını belirten bir ifadeyle kızıl kıza bakmaya devam ediyordu. Sonunda başını olumsuzca sallayarak ayağa kalktı ve oturmakta olan Alice'e döndü, "Kahve almaya gidiyorum, ister misin?"

"Ah hadi ama!" dedi sabahtan beri sessiz kalmış, Sirius'un yanında oturan genç. Az önce düzeltildiği için pasparlak olan gözlüğünü ters takmıştı, sonları kulağının arkasına geçmek yerine yukarı doğru yönelmişti. Yanındaki siyah saçlı çocuk sağ kulağının üzerindeki uca kiraz takmaya çalışıyordu ama gözlüklü olan bunu umursuyor gibi değildi. "Sabahtan beri anlatıyoruz ve siz inanmıyor musunuz?"

"Kulağından kiraz asılmış bir yetişkinsin, James, Güneş sarı desen inanmam." diye ses geldi masanın arkasından. 

Masa küçük odanın sağ köşesine, kasvetli perdelerin önüne koyulmuştu. Sol tarafta ise iki koltuk vardı ve bu koltuklardan birinde iki kız oturmuştu. Sarışın, gözünün üzerinde sargı olan kız çikolata rengi teni olan kızın kucağında oturmuş, ayaklarını koltuğun bir tarafından sallarken başını da koltuğun diğer kolunun üzerine koymuştu. Alttaki kız rahatsız görünmüyordu, etraftakileri duyuyor gibi bile değildi. Başını koltuğun üzerine koymuş kızın sargılı gözünün üzerinde asası ile bir şeyler mırıldanıyordu, diğer elinde iksir şişesi, yüzündeyse dikkatli bir ifade vardı. Diğer koltuktaysa bir genç yığılmıştı, etraftaki hayhuya bakmayarak derin bir uykuda görünüyordu, Remus Lupin'in ta kendisiydi.

"Üstelik," diye devam etti sarışın kız gülerek, "Lily sana ondan hoşlandığını dediği zaman onu tebrik etmene hayatta inanmam. Bunun için fazla yapışkansın."

Odadakiler gülerken James elini masaya hafifçe vurarak ayaktaki Frank'i görüş alanından çıkarıo kızı görmek için eğildi, "Hey! Sen sus, McKinnon, sana benimle konuşmama yasağı koydum."

"Evet, çok tatlıydı, hatırlıyorum," dedi Marlene başını çevirerek, ama bu ona ağıra mal oldu. Kucağında oturduğu kız asasıyla onun başına vurunca elini başına götürerek ufladı.

"Bir daha kımıldanırsan asayla gözünü çıkaracağım!" dedi kız sinirle.

"Dorcas, bebeğim, lütfen, o göze ihtiyacım var, yoksa seni göremem!" dedi sarışın kız yüzünde bir sırıtmayla. Dorcas Meadowes gözlerini devirerek son bir kez asasını kızın gözünün üzerinde salladı. Hemen ardından acımasız bir şekilde kızı üzerinden itti - Marlene inleyerek yüzü üste yere yapışınca, "Ama yaralıyım ben!" diye isyan etti.

"Hiçbir şeyin yok senin," dedi Dorcas sert bir sesle. Ayağa kalkarak iksirin kapağını kapattıktan sonra asasını cebine koydu ve yüzünü yarımayakta olan Frank'e çevirdi, "İksiri Tom'a geri vermeye gidiyorum, kahvelerinizi getiririm." ve dönüp odadan çıktı.

Frank yerine geri otururken Marlene de inleyerek ayağa kalkıyordu, "Yine de bir gün benim olacak." diye mırıldandı sarışın kız.

"Rüyanda," dedi bu zaman James, laf atmaya bahane arıyormuş gibi.

Marlene James'e ters bir bakış attı, "Sen sus, bir kızın arkasından dört yıl koştun."

"Evet ve en son baktığımda ona evlenme teklifi etmiştim!" dedi James galibiyet gülümsemesiyle. Ama Marlene bunu galibiyet olarak görmüyordu anlaşılan, ayağa kalkarken alaycı bir kahkaha attı.

"Ha evet ve ne cevap verdi? Seni tebrik etti!" dedi ve üzerindeki parkenin tozunu temizlemeye koyuldu.

James kaybetmenin acısıyla sandalyeye geri yaslandı ve yüzünü yanındaki gülen kızıl kıza çevirdi, "Hadi ama, Lily, tebrik? Cidden mi? Bunu aştığımızı sanıyordum."

"James, on sekiz yaşımız var!" diye çıkıştı Lily bu zaman. James de bir şey demeden gözlerini devirmekle ve kollarını çaprazlamakla yetindi.

Bu zaman, James'in yanındaki Sirius ileri eğilerek konuya dahil oldu, "Sanırım ilk aşkımın nasıl öldüğünden bahsediyorduk."

"Ben bunun James ve Lily'nin nasıl sevgili olduklarının hikayesi olduğunu sanmıştım," dediği zaman Alice, Sirius ona ters bir bakış fırlattı.

"Tamam, tamam," dedi Marlene yaklaşarak ve ellerini masaya vurdu, "Ama ciddi olursak, bu hikaye gerçek miydi, yoksa Lord ile karşılaşmadan sonra duygusallaşıp Yoldaşlık toplanana kadar bir şeyler anlatma işini ciddiye mi aldınız? Çünkü şu Ölüm tarafından lanetlenmek kısmı ban çok açık uçlu geldi."

Lily'nin zümrüt yeşili gözlerine bir parlaklık kondu, gülümsemesi büyüdü. James'e baktığında da onda da aynı sevdiği gülümsemeden gördü. Bir şey demediler ve sadece James kolunu kızın beline doladı ve Lily onu dudağından öperek de başını seviği adamın omuzuna koydu.

"Kim bilir?" dedi Lily gülerek.

   ☆ 

Not: Vindea'nın aslında kim olduğu hakkında bir kitap gelebilir, teşekkürler.   

Should Be Hard | Jily • ÇapulcularWhere stories live. Discover now