3. Bölüm

82 11 3
                                    

Odaya girdiğimizde çırpınmayı bırakıp beni indirmesini beklemiştim. Evet beklemiştim çünkü indirmedi ve telefon ile birini arayıp konuşmaya başladı.
"Nasılsın?" dedi. Ben daha fazla dayanamayıp çırpınarak vücudumu bir anda dikleştirince dengesini kaybetti ve benimle birlikte yere düştü. Ayağım yine sızlamaya başlamıştı ama şu bana gözlerini faltaşı gibi açmış adam olmasa sızısını düşünebilirdim. Üzerimden itmek için çabalarken inadımdan dolayı hala konuşmuyordum. Sadece ellerimle sırtına kollarına vuruyordum. Telefondaki ses "Safacım, iyi misin tatlım" dediğinde ince bir ses, tek kaşımı kaldırıp bir Safa'ya bir telefona baktım ve yavaşça Safa'yı üstümden tüm gücümle itip ayağımın acısını umursamadan odadan çıktım. Safa ben odadan çıkarken hala benim onu iteklediğim yerde elinde telefon bana bakıyordu. Odanın kapısını tüm evde yankılanacak şekilde örttüğümde Fatma teyze merdivenlerin altından Ceyda da kendi odasının kapısını açıp bana baktılar. Ceyda "İyi misin kuzum?" dedi tedirgince. Sinirden çatılmış kaşlarımı yalandan bir gülümseme ile düzeltip başımı salladım. Fatma teyze de aşağıdan onayı alınca mutfağa döndü. Ben de Safa'ya yakalanmadan aşağı inmek için merdivenlere oturup kendimi hızla aşağı bıraktım yavaş insemde topal ayakla yürümekten ve daha fazla yarayı derinleştirmekten iyidir. Ben son basamağıda oturarak indiğimde odadan Safa'nın bağırışları geliyordu. "Nasıl benimle öyle konuşursun sen!" dedi telefona. Ben de herkes buraya toplanmadan çıkmak için hızlı davranıyordum. Ayağımın acısını önemsemeden hızla kapıya ulaştığımda kapının önündeki iki adam "Buyrun Güzin Hanım. Sizin için ne yapabiliriz?" dedi. Gülümseyerek "Bir taksi çağırabilirsiniz." dedim. Şaşırarak birbirlerine bakıp tekrar bana döndüler. "Biz götürelim efendim, taksiye gerek yok!" derlerken. Safa'nın sesi evin içinde yankılanıyordu. Beni aramak için odaları dolaşıyor olmalıydı. Hızla Safa'nın arabasına ayağımın acısını umursamadan koştum. Çünkü bir saniye beklesem ayağımın hatta ayaklarımın acısı yüzünden yere yığılabilirdim. Hiç vakit kaybetmeden sürücü koltuğuna geçip zaten üzerinde olan anahtar ile arabayı çalıştırdım.
Evet çalıştırmıştım ama ayağım artık o kadar sızlıyordu ki ayağımı oynatacak gücüm kalmamıştı. Çok zorlamıştım ayağımı, biliyordum. Acıdan dolayı sinir krizi geçirene kadar ağladım. Ta ki Safa beni fark edip yanıma gelene kadar...

Yanıma geldiğinde korkmuşa benzeyen gözleri kıpkırmızı olmuştu. Kapıyı açmaya çalıştı ama ben ondan önce davranıp kilitlemiştim. Biraz yalnız kalmam lazımdı. Gerçekten bıkmıştım artık. Sakin kalıp düşünmeye ihtiyacım vardı. Bunalmıştım. Yorulmuştum. Daha ikinci günden yaşadıklarımız beni çok çok zorlu bir hayatın beklediğine işaretti. Bir an düşündüm, annesi de bu evin bir zamanlar geliniydi ve şimdi yatalaktı. Ben ikinci günden iki ayağımı ve bir bileğimi incitmiştim. O zaman ben beş yıl içinde kesin ya yatalak olacaktım ya da sakat. Belki de ölüce... Hayır hayır düşünmeyecektim saçma sapan şeyler ve şu yanımda sinirle cama vuran psikopata kapıyı açmak zorundaydım. Kilidi açtığım an kapıyı, kırarmışcasına açmıştı. Açıkçası korkutmuştu beni yine, yine, yeniden...

Bu adamdan korkmamın hikayesi çok uzun bir zamana dayanıyordu. Önceden ne kadar da iyi anlaşırdık. Ne kadar da iyi bir insandı. Bir zamanlar beni gözünden sakınan insan nasıl bu kadar kötü davranabilirdi ki. "Ne yapmaya çalışıyorsun Güzin!" diye bağırdında. Onu dinleyemiyordum çünkü kolundaki kan lekesi beni hayattan soyutlamıştı ve ben ne yapacağımı bilemez bir halde yüzüne baktım. Baktığım an gözünden bir damla yaş aktı. Bu adam, bu adamın içinde hala eski zamandan kalma duygular vardı hissediyordum ama o duyguları çıkarmanın beni zorlayacağını biliyordum. Hemde bu inatçı adam için çok zorlayacaktı. Elimi kaldırıp kolundaki yaraya yavaşça dokundum. Ben dokunduğum sırada hafif bir inleme ile kendini geri çekti ve dokunduğum yere baktı. Telaşlanmamam için "Önemli bir şey yok. Sadece yara vardı, yaranın pansumanını yapmayı unuttum." diyip elimden tuttu. "Hadi eve!" dediğinde elimi ondan kurtarıp "Ne yarası bu?" dedim. Aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Ne olmuş olabilirdi ki. Başbelası işte yine başına dert açmıştı.
Gözlerini yere indirip burnunu kaşıyarak "Sen hastanedeyken kavga ettim." dedi. Bunu benim gözlerime bakarak da söyleyebilirdi veya yalan söyleme belirtileri yapmadan. Ama ben bunları çok iyi biliyordum. 

GİZLENMİŞ DUYGULAR [Askıya Alındı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin