20. Bölüm

22 8 0
                                    

İyi Okumalar!
Yıldıza Dokunmayı Unutmayın!

Önceki Bölümden

Safa elimden tutup hızlı adım atarak tanımadığım evde merdivenin arkasından bahçeye çıktı. "KIZIM, BEN SANA NE DEDİM?" diye bağırdı. Bu kadar sinirlendiğini içeride fark etmediğim için o kadar sallamamıştım. Fakat şuan kalbim güm güm atıyordu. "N-ne oluyor? Ne yaptım yine?" dedim tedirgince.
"Kızım bak bu konuyu evde konuşacağım ama ben seni uyarmadım mı? Hı? Dikkatli ol Güzin! Lütfen Güzin! diye. Benim sözümü neden dinlemiyorsun?"
Gerçekten ne demek istiyor, neden bu kadar korktu? Hiçbir şey bilmiyor ve anlamıyordum. "Ben şuan neyi kast ettiğini bile anlamıyorum ki."
Etrafı kolaçan ettikten sonra kulağıma yaklaşarak "Güzin bu aile psikopat." dedi. Gözlerim büyürken ne demek istediğini anlamaya çalışıyordum. Ne yani? Bu ailenin psikopat olduğunu bile bile biz kız istemeye mi gelmiştik? Bizim derdimiz neydi? Ne yapmaya çalışıyorduk?

Dilim tutulmuş bir şekilde Safa'ya bakıyordum. Fakat anlaşılacak gibi değildi. "Ve biz...Bunu bile bile mi geldik buraya?" dedim. Safa konuşmadan iki eli belinde bir oraya bir buraya gidiyordu.

"Ya ben gerçekten anlamıyorum ya vallahi! Skandal resmen. Uğraştığımız şeye bak!" dedim ama ben konuşmaya devam ederken Safa'nın telefonu çalmış ve benden iki adım uzaklaşıp telefonu açmıştı.

"Evet. Benim."
"..."
"Tüm kontrolleri bitti yani."
"..."
"Tamam o zaman biz hemen geliyoruz. Bir saate kadar orada oluruz." dedi ve telefonu kapattı. Bu kimdi şimdi? Kimin, ne kontrölü vardı? Off. Gerçekten sıyıracaktım. Az kalmıştı. Safa kolumdan tutup "Hadi çıkıyoruz!" dediğinde kolumu hemen kendime çektim ve "Nereye böyle, apar topar kalkıyoruz?" dedim.
"Gidince göreceksin. Anahtarları ver!"
"Niye ya? Ben sürerim."
"Güzin! Ver şu anahtarları!" diye sertleşince gözlerinin içine baktım.
"Off. Al Safa al!" dedim ve sinirle cebimdeki anahtarı ona uzattım. Ardından kendisi önden ben arkadan salona doğru ilerledik. Safa içeri girer girmez konuşulan konuyu kesti. "Baba, acil bir iş çıktı. Gitmemiz lazım!"

Kerim baba benim merak ettiğim soruyu sorarak "Ne işiymiş bu?" dedi. Adama gıcıktım ama bazen şu sorgulaması falan işime yarıyordu. "Bu konuyu böyle bir yerde değil de yarın sabah biz kahvaltıya gelelim. Orada konuşuruz. Uygun mudur?"
Kafasını sallayıp gidin işareti yapınca Safa gülümseyerek arkasını döndü ve giderken de elimden tutup gelmemi sağladı. Arabaya bindikten sonra çalıştırmayıp ilk başta yüzüme baktı. "Güzin, anne olmaya hazır mısın?"
Beklemediğim soru karşısında konuşamadan yüzüne bakakaldım. Ne demekti şimdi bu? "Ne saçm..." Elini dudağıma bastırdı ve "Sadece iki soru soracağım. Bunları cevapla sonra öğreneceksin."

Anlamamış olsam bile sorusunu cevaplayıp nedenini öğrenmek istiyordum. Çünkü gerçekten bu sorunun cevabını verdikten sonra konuyu öğrenmeyi çok çok istiyordum. Ne olabilirdi ki? En fazla ne olabilirdi? "Hazırım Safa." dedim güçlü ve dirayetli sesimle. Bunu dediğime gerçekten mutlu olmuş olacak ki gülerek önüne döndü. Ben ikinci soruyu beklerken o arabayı çalıştırıp sürmeye başlamıştı. "Ee ikinci soru?" dedim merakla. "O da hastaneye gidince." dedi ve tekrar önüne döndü. Ayh, gerçekten. Böyle her şeyi tek tek yapması yüzünden bir gün ölecektim. Yakındı yani.

Hastaneye gelmiştik. Vay be! İstanbul'un en iyi özel hastanesine geleceğimizi tahmin etmemiştim. Safa arabayı durdurunca ben de kapıya yöneldim. Fakat Safa'nın sesi ile olduğum yerde kalmıştım. "Sen dur! Ben hemen alıp geleceğim." dedi ve indi. Şimdi daha çok heyecan yapmıştım. Kimi alıp geliyordu? Yoksa annem mi buradaydı? Ellerimi saçlarımın arasından geçirdim ve telefonuma gelen mesaja bakmak için telefonu elime aldım. Kilidi açtıktan hemen sonra Ceyda'dan gelen fotoğraflara baktım.

GİZLENMİŞ DUYGULAR [Askıya Alındı]Where stories live. Discover now