39. Bölüm

16 1 0
                                    

Gözlerim aralanırken yana doğru döndüm. Ancak kafamın sert bir şeye çarpmasıyla gözlerimi hemen açmıştım. Hala yerimde yatıyordum. Kimse gelmemişti anlaşılan. Değer görülmemeye başlayan bendim. Yerimde doğrulduktan sonra ayağa kalktım. Başım biraz dönse de toparlamıştım. Kapıyı açıp dışarıya çıktım. Aşağıya inerken gördüğüm kişiyle merdivenlerde durmuştum. Safa salondan çıkmış ve tam merdivenlerden çıkacakken durmuştu. Yavaşça aşağı inerken yanında durdum. İçerden Zafer'in sesinin gelmesi ve o anda Aysel annenin çığlığıyla irkilmiştim. Şuan Zafer saçmalıyordu.

Hatta galiba ben tam uyanamamıştım. Evet evet öyleydi. Kendimi çimdikledim. Ancak hala aynıydı. Aynı yerde duruyordum. İçerde ağlıyorlardı.
"Saçmalamayın. Şaka mı bu?" Safa'ya gözlerim dolmaya başlarken kısık sesle sormuştum ama hayal kırıklığı dolu aldığım cevap yere kapaklanmama neden olmuştu.

"Öldü Güzin! Yetişemedik. Babam gitti!"

Ölüm...
Herkesin hayatını değiştiren bir illetti. Herkesin kişiliğini etkileyen bir kötülüktü. Ve bunun bir çaresi yoktu. Herkes gidecekti. Yavaş yavaş...

Bilmiyordu ki kimse. Herkesin dili susuyordu. Konuşulmuyordu. Çünkü söylenecek bir söz yoktu. Herkes o anda sorumlu tutuyordu o kazayı yapan kişiyi. Ancak bir şey vardı ve bunu düşünmüyorlardı. Kaderdi.
Tamam o adamın suçu vardı ama insanlar tüm her şeyden onu tutuyordu sorumlu olarak.

Aysel annenin tekrar fenalaşmasıyla tansiyonunu ölçmek için yanına gittim. Ben Aysel anne ile ilgilenirken Ceyda kapıdan bağırıp "Yenge abim çağırıyor." dedi. "Tamam geliyorum hemen." diyerek onu gönderdiğim anda arkadan başka bir kadın gelip "Güzin Hanım on dakikadır uğraşıyoruz ama çocuklar anne diye ağlıyorlar." dediğinde ona da aynı cevabı verdim. Tam işime odaklanmış ve tansiyonunu ölçmüştüm ki bu sefer telefonumun çalmasıyla sinirle annemin yanından kalktım. Sakin kalmaya çalışıp boş bir odaya geçtim. Kim olduğuna bile bakmadan kulağıma götürmüştüm. "Ay ne var?"
"Güzin Vural! Vay vay telefonumuzu açış şekline bakın siz!"
"Gökhan Kara! Seni gördüğüm yerde ağzına sıçacağım!" diye bağırdım.
Bir gülme sesi gelirken "Yalnız bu telefon benim değil. Sahibini öğrenmek için yarım saat sonra telefonuna gelecek adrese gel."
"İstemiyorum. Çünkü yaptığın şerefsizlik yüzünden herkes burada."
Kapı çalınırken telefondan gelen kahkaha sesine aldırış etmeden kapıyı açtım. Ceyda gelmişti. "Abim dışarıda."
Kafamı sallayıp "Birazdan geliyorum!" dedim.

Telefondaki sesin kahkahası yükselirken "Başka bir şey var mıydı?" dedim alay ile sorup.
"Gelmezsen kötü şeyler yaşanacak." dediğinde kısa bir küfür edip telefonu kapattım. Tam kapıdan çıkıyordum ki kapıda duran Safa ile burun buruna geldik. İçeriye girip kapıyı kapattı. "Neden bir şey söylediğim zaman yerine getirilmiyor?"
Soğukkanlı tavrımla "Geliyordum Safa!" dedim.
Ah bir bilsen karın neler ile uğraşıyor!

"Ver şu telefonunu!" dedi.
Gözlerim kocaman açılırken telefon daha yeni elimde olmadığı için şükredecektim. Uzattığı elini elime alıp öptüm. "Hayatım tamam kıskanıyorsun ama bak bu kadın seni seviyor!" Şirin şirin ona bakarken onun soğuk duruşuyla bunun işe yaramadığını anladım.
Ne diyebilirdim ulan ne? Aklıma hiçbir şey gelmiyordu.

"Ver!" dedi tekrar. Kalbim cidden ağırlaşmaya başlamıştı. Ay şimdi öğrenecekti. "Ama..."
Daha fazla dayanamayıp ceplerime elini soktu. Orada bulamayınca pantolon ceplerime baktı. "Nerede?" diye sinirlendiğinde "Bilmiyorum. Ortalığı topluyordum nerede unuttum hatırlamıyorum." diye ikinci yalanımı da söylemiştim. "Şimdi buluruz merak etme!" diye telefonunu çıkarıp bir şeylere tıkladı. Ardından telefonu kulağından çekip sesi dinledi. Bir inilti geliyordu ve Safa da anlayamıyordu. "Kollarını iki yana aç!" İki yana açtığımda tüm vücuduma baktıktan sonra kollarımı kontrol ederken telefonu bulmuştu.

GİZLENMİŞ DUYGULAR [Askıya Alındı]Where stories live. Discover now