23. Bölüm

13 5 2
                                    

İkinci videomuz da medyada umarım beğenirsiniz. Beğenirseniz ikinci partı da gelecek. Bu arada kıyafetler nasıl?

Safa'dan

Evdeki telaş fazlaydı. Birde derdin hepsi bizdeydi. Neymiş? Nişan bizim evde olacakmış. Tüküreyim böyle işe.

En az 30 çalışan evin içinde ve dışında koşuşturma içindeydi. 10 tanesi mutfakta bir şeyler hazırlarken, 20sinden fazlası masa, sandalye, tabak gibi şeyler taşıyorlardı bahçeye. Bir saate kadar da Eylem burada olurdu. Makyajını burada yapacaklardı. Zafer de onu almak için daha yeni çıkmıştı. Ben de Hayal'e beş dakikadır bakıcılık yapıyordum. Güzin tuvalete gitmişti. Fakat sanırsın içine düşmüştü. Beş dakikadır ses seda yoktu.

En sonunda sifon sesini duyunca rahatladım. Çünkü daha uğraşılacak bir sürü iş vardı. En önemlisi daha annem gelmemişti. Onu evden benim almamı istemişti. Bu yüzden Vito ile gidecektim. Çünkü annem tekerlekli sandalye ile binecekti ve onu bagajdan bindirecektik.

Güzin çıktığında hemen Hayal'i ona verdim. "Hatun, yarım saate dadı gelecek. Bende öğlen olmadan annemi alıp geleceğim. Babam şirkete gitmiş. Biliyorsun annemi saat dokuz olmadan buraya gelmezse çıldırır." dedim gülerek.

O da benimle birlikte güldü. Başını olumlu anlamda sallayıp "Tamam. Sen git ben tüm çalışanların başındayım. Görsünler bakalım Vural gelininin gücünü, otoriter duruşunu!" dedi kendini göstererek.

Yüzümü bir gülümseme aldı. Bu kadın iyi ki benim kadınımdı. Benim gibi güçlüydü. Yıkılma gücü yoktu. O kadar olay yaşamasına rağmen dimdik ayaktaydı.

Dudağına yaklaşarak küçük bir öpücük bıraktım. "İşte benim karım!" dedikten sonra gülerek odadan çıkmıştım.

Güzin'den

Dadı geldikten sonra onu Safa'nın oturma odasına götürdüm. Orada daha rahat olabilirdi. Hem sessizdi de o oda. Onları orada bırakıp aşağı indim. Herkes öyle bir koşuşturma içindeydi ki beni görmemişlerdi bile.

Adımlarımı kapıya çevirip dışarı çıktım. Bahçede beş kişiye yakını elektrik işleri ile uğraşırken, beş kişi masa, on kişiye yakını masanın üzerine tabak, çatal, kaşık, bıçak, üç dört kişi de hoparlör sistemini ayarlıyordu. Sahne çoktan kurulmuştu. Kerim baba sabahın 5'inde arayıp çalışanların geldiğini söyleyip bizi uyandırmıştı.

Bu adamın kesinlikle bize garezi vardı. Sabahın beşi ne ya? O saatten beri ayaktaydık. Safa da gece geç yatmıştı. Dün şirkette işler biraz uzun sürmüştü. Yani öyle demişti, benim gittiğimden değil. Bu yüzden en çok o yorgundu. Of, yazık kocişime! Bu babamda hiç insaf yoktu cidden ya!

Masaların etrafında gezerken her masanın ortasında kimlerin oturacağı ile ilgili kartlar vardı. Tamam her şey düzgündü. Bir sıkıntı yoktu. Şimdi mutfağı kontrol etmeliydim.
İçeriye tekrar girip merdivenlerden aşağı indim. Oradaki koşuşturma daha büyüktü. Mutfak büyük olsa bile bu kadar insan sığmıyordu. Herkesin sesleri de yükselmişti. Kulağıma sadece bir uğultu geliyordu.

Tam karşılarında durup bağırdım. "Bu ses ne?"
Herkesten ses kesilmişti. Şimdi ise mutfaktan çıt çıkmıyordu. Nefes alışverişi bile duymuyordum. O kadar mı korkutmuştum? İçimden güldüm. Çünkü dışarıdan gülüp şuan ki otoriter havamı bozamazdım. "Yaren Hanım nerede?" dedim. Onların yanında teyze diyemezdim. Bu daha iyiydi. Çünkü illaki biri ağzından bir şey kaçırırdı ve bu da basına giderdi. Her sözüme dikkat kesilmeliydim.

Elini uzatarak bir adım öne çıktı. "Buyurun Güzin Hanım?" dedi ellerini önünde bağlayıp. "Yaren Hanım, her şey yolunda mı?" dedim ifadesiz bir yüzle. Gülümseyerek "Evet, Güzin Hanım. Şuan hiçbir sıkıntı yok!" dedi.
Bende gülümseyerek "Bir şey olursa söyleyin!" dedim ve merdivenlerden tekrar yukarı çıktım.

GİZLENMİŞ DUYGULAR [Askıya Alındı]Место, где живут истории. Откройте их для себя