15. Bölüm

40 9 7
                                    


(YILDIZ'A DOKUNMAYI UNUTMAYIN!)

Önceki Bölümden

Sabah olduğunda küçük bir sokaktaki telefonu alarak Rengin'in numarasını tuşladım. Telefon açıldığında hemen "Alo?" dedim.
Bir iki dakika ses gelmemesinin ardından "Güzin!" diye bir çığlık duyunca "Sessiz ol, evde biri var mı? Varsa ben değilmişim gibi davran." dedim.
"Hayır yok. Neredesin sen ya? Öldük meraktan!" dedi.
"Boşver sen beni. Kısa zamanım var konuya geçiyorum. Safa burada! Bir plan kurdum. Senin mailine bir mektup gönderdim. Onu Safa'ya ulaştır. Telaşlı bir şekilde ara onu. İkinci mailine gönderdiğim şeyleri söyle falan. Gitsin buradan. Çünkü ben gerçekten kafa dinlemek istiyorum. Merak etme geri geleceğim. Tamam mı Rengin'im?!" dedim.
"Tamam da ne mektubu bu?"
"Göreceksin işte! Şimdi kapatıyorum ben. Seni seviyorum."
"Bende seni!" dedi ve daha sonra telefonu kapatıp tekrar gözlüklerimi taktım. Geldiğim yoldan geri dönerek eve doğru yürümeye başladım.
Ya bugün ya da yarın bitmişti. Giderdi. Ben de onsuz hayatıma devam edecektim. Bir süreliğine. Sadece bir süre!

Safa'dan

Sahili izliyordum. Güzeldi hava. Güzin'siz ne kadar güzel olabilirse işte. Özlemiştim. Pişmandım. Çünkü ben bebeğimize bir şey olmasın diye, üzülüyor diye, uzak kalıyordum.
Tamam ilk başta o istemişti ama sonuçta o bana yakın davrandığı zaman ben alttan alıp barışabilirdim. Hastaneye korumaların götürmesinin sebebi de o parmağını kestiğim adamın beni takip etmesiydi. Bebeğime bir şey yapar diyerekten Güzin'e de dışarda fazla yakın durmuyordum. Peki her şey bittikten sonra neden küfür etmiştim. Ahh! Tabi! Gamze diye bir kız canımı sıkmıştı. Beni abisinin Güzin'i nasıl sevdiğini anlatarak doldurmuştu. Ben peki neden duygularıma hakim olamamıştım?
Neden Güzin'imi, neden karımı üzmüştüm?
Tam bir şerefsizdim. Her lafı hak eden bir şerefsiz. Şimdi Güzin bana istediğini söylese sesimi çıkarmaz sadece kokusunu içime çekerdim. Çünkü o odaya onun kokusu sinmeden yaşayamazdım. Zaten bir haftadır kendimde değildim ki.

Uyumuyor, yemek yemiyordum. Sadece boş boş etrafı izleyip, şirketin işleri ile uğraşıyordum. Zaten bir haftadır sinirli olduğum için kimse sözümden çıkamıyordu. Herkes bendeki değişimden dolayı şaşkındı ve korkuyorlardı. Eski Safa olacağımı falan düşünenler de vardı kesin. Gülümsedim. Geri o eski halime dönebilir miydim? Bilmiyordum. Hiçbir şeyi bilmiyordum.

Telefonumun çalmasıyla olduğum yerde bir süre daha durdum. Ardından arkama yaslanıp pantolumun cebindeki telefonu çıkardım.
'Selim'inki' arıyordu.
Açtım ve "Ne var Rengin?" dedim.
"Önemli şeyler var. Çabuk İstanbul'a dön!" dedi telaşla.
Umursamayarak "Ne oldu?" dedim.
"Güzin!" diyince oturduğum yerden hızla kalktım ve "Ne oldu?!" diye bağırdım bu sefer.
"Bana bir mektup göndermiş. Bunu Gamze'ye ver diyerek."
"Açmadım. Zaten o da kimseye söyleme. Gamze'ye gizlice ver, dedi."
Saçlarımı hızla karıştırıp "Ya aç, neymiş söyle bana!"
"Ben arkadaşıma ihanet edemem."
"Bana söyleyerek ihanet etmedin mi sanki!" dedim. Çünkü inandırıcı değildi.
"Tamam o zaman. Sen bilirsin. Ben vermeye gidiyorum." dedi ve yüzüme kapattı. Ne yazmıştı şimdi bu kız. Telefonum tekrar ötünce ekranı kaldırdım ve mesajlara tıkladım. Attığı kağıtlara göre gerçekti. Bir zarf vardı ve bir mektup. Üzerinde beyaz bir kağıt vardı görmemem için ama aşağıdaki elektronik imza ona aitti. Ee peki ne yazmıştı?
Bir mesaj daha gelince baktım.
"Yarın akşama kadar buraya gelmezsen vermeye giderim. Güzin'in dediğine göre ÖNEMLİ!"
Benim ne yazdığı umrumda bile değildi ki. Benim düşündüğüm yazdığı her neresiydi. Bunu Gamze'ye sorsam bir sürü soru sorar daha sonra da adresi yırtardı. Bu yüzden de gitmem lazımdı. Ne yapıp edip gidecek, onu buradan tekrar alacaktım.

GİZLENMİŞ DUYGULAR [Askıya Alındı]Where stories live. Discover now