29.Bölüm

10 6 3
                                    

Merhabalar bitanelerim!
Herkes sınav haftalarında kimileri ilk, kimileri ikinci haftasında. Herkese başarılar!
Bölümü beğenip beğenmediğinizi yorumda belirtin. Sizleri Çok Seviyorum!
Vote atmayı ve yorum yapmayı unutmayın!❤️

Gözlerimi açtığımda herkes sessizdi. Ortam kalabalıktı ve herkesin gözlerinden yaşlar süzülüyordu sessiz sessiz. Ceyda ve Rengin'i görememiştim ama. Zafer'in yanına ilerleyip yakasından tuttum. "Ne oldu? Neden hepinizin yüzü asık!" dedim.
Gözlerini silip "Yenge önce s..." derken çığlık çığlığa bağırdım. "Ben sakin olmak istemiyorum. Safa nerede? Ne oldu?"

"Öldü!"

Sesin geldiği yöne döndüm hemen. Kalbimin acısı yüze katlanmıştı. Selim'in yakasından tutup "Ne diyorsun sen?" dedim.
"Ne demek ö-öldü?" Tekrar ağlamaya başladığımda bu sefer kimse müdahale etmiyordu. Selim bir yere odaklanmıştı ve konuşmuyordu.
Etraftaki herkesin yüzüne bakıp "Bunun bir şaka olduğunu söyleyin!" diye bağırdım.
"Hadi şakanızı bitirin artık! Sıkıldım. Hangi kamera?" diyerek gülmeye başladım.

Fakat hiç kimsenin yüzünde bir tebessüm dahi yoktu. Benimde yüzüm tekrar asılırken "Doğru mu bu?" dedim.
Baktığım herkes başını önüne eğmeye başlayınca çığlık attım. "Yalan söylüyorsunuz! Yalan! İnanmıyorum! O ölmez! Ölmez! Ölemez!"
Yere düştüğümde Zafer yanıma gelip kaldırdı. Omuzlarımdan tutup gözlerimin içine odaklandı.

"A-abim öl-ldü yenge!"

❄️❄️❄️❄️❄️

Göz kapaklarımı yavaş yavaş açtım. Çalan iğrenç sesli alarmı kapatarak yatağımda doğrulmuştum. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Aynada yüzüme baktığımda yüzümün yeni yeni toparlandığını gördüm. Kaç gün olmuştu? Kaç hafta? Kaç ay?..

Kendime gelmem lazımdı artık. Oğullarım için, kızım için kendimi toplamalıydım. Banyodan çıkıp giyinme odama girdim. Üzerime uzun dizimin altında kırmızı bir tunik giydim. Altına da siyah bir pantolon. Kaç aydır etek giymek, elbise giymek varken onlardan nefret eder olmuştum. Hiç giymiyordum. Oysa bir sınır yoktu, biri kızamazdı ama istemiyordum.
Altıma siyah spor bir ayakkabı da giyip odadan çıktım. Saçlarımı sadece tarayarak yukarıdan bir tutamını toka ile tutturdum. Artık kimse için de makyaj yapmazdım. Zaten canım da istemiyordu.

Odadan çıkıp çocukların odasına girdim. Hala uyuyorlardı. Kaç aylıklardı? Oğullarım 6, kızım 8 olmuştu. Ne kadar da çabuk geçiyordu zaman...
Odadan çıkıp aşağı kata indim. "Yaren abla!" diye bağırdım.
Mutfaktan yukarı geldiğinde "Çocuklar ilk önce Allah'a sonra sana emanet!" dedim.
"Emredersiniz!" dedi hergün ki rutin konuşmamızla.

Evden ayrılıp korumaların yanından geçtim. Ne kadar başka bir arabaya binmek istesemde bu lanet anılar yüzünden vasiyetden de dolayı Safa'nın arabasına bindim. Evden ayrılıp ilk önce Rengin'e uğrayacaktım. Bu yüzden onun evine doğru sürmeye başladım.

Onbeş dakikalık mesafeden sonra evin önünde durmuştum. Arabayı bahçeye park edip eve doğru ilerledim. Kapı ben daha zile basmadan açılmıştı. İçeriye girerek salona yöneldim. Rengin'e sıkı sıkı sarıldıktan sonra bir haftaya kadar doğacak olan bebeğini öptüm. "Hadi artık bekliyoruz seni!" dedim gülümseyerek.
"O da seni heyecanla bekliyor teyzesi!" dedi gülerek.

Beraber oturup karşılıklı sohbete başlamıştık. Konu yine o güne gelince aklıma bağırışlarım geldi.

❄️❄️❄️❄️❄️

"Hayır Zafer! İnanmıyorum sana! İnanmıyorum! O ölemez! O beni hep korur! O hep yanımda olur! Onsuz olmaz! Yaşayamam ben, yaşayamam!" Zafer kolları arasına alıp sıkıca sarıldı. "Şhh!" dedi ağlamamın biraz daha durgunlaşması için. "Elimizden gelmiyor bir şey yenge. Ne yapabiliriz? Lütfen sakin ol! Bak bana, bende iyi değilim. Bir sığınacağım dal kalmadı, artistlik taslayan, her şeye burnunu sokan bir abim yok. Arkamı toplayan bir direğim yok. Ben ne yapayım?" dedi ağlarken.
Yüzüne bakınca o ağlayışı görmek bana da koymuştu. Boynuna ellerimi koyup sıkıca sarıldım. Sustum bir şey demedim. Ancak inanamıyordum.

GİZLENMİŞ DUYGULAR [Askıya Alındı]Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang