Bölüm 34

16.1K 907 23
                                    

Bazı süper kahramanların pelerini yoktu, onlara baba denir.

Yorumlarınızı eksik etmeyin!

Keyifli okumayın ♥️

Her şeyin bitişinden, kurtuluşumdan, nefes aldığımı hissedişimden 2 ay geçmişti, hayat sürüp gelmişti. Kimi gün ağlamış kimi gün kahkahalarla gülmüştüm. Kızımın durumu aynıydı. Kusuyor, ateşleniyor, mızmızlanıyordu ama her daim gülmeyi de eğlenmeyi de biliyordu. Kenan her daim başımızdaydı, Hasan Bey ve Adile Hanım her gün aramış sormuşlar, bizimle ilgilenmişlerdi. Eslem bana bir kardeş gibi olmuştu. Her derdini paylaşan, her derdimi dinleyen dostum gibi olmuştu. Onun bazen kederinde abisine olan acısını, eksikliğini bekleyişini hissediyordum. Lakin kader bizi bunu uygun görmüştü. Onlar tarafından zor olsa da benim için eski günlere kıyasla öyle değildi. Geçirebildiğim en güzel günlerimdi bu zamana kadar. Her şeyimle her şeyiyle artık bütün gibiydim. Bir ailem var gibi hissediyordum. Ayakta durmamım ödülünü alıyordum.

"Yavaş!" diyerek koşuşturan kızıma seslendim. Elinde maket uçakla salonun ortasında koşuşturuyordu. Beni duymamış gibi öylece koşarken yakaladım onu. "Koşmadan oyna bebeğim."

"Neden?" dediğinde kaşlarımı şaşırdığımı bellir edercesine kaldırdım.

"Yorulmanı istemem, hemde takılıp düşersin."

"Yoyulmam." diyerek ellerimin arasından geçip az öncekine nazaran daha yavaş hareketle oynuyordu. Koltuğa tam oturacakken kapı sesini duymamla o tarafs yöneldim. Salondan çıkıp kapıya doğru ilerledim. Kenan'ın elinde bir demet çiçekle bana doğru geliyordu.

"Bu da ne?" dedim çiçekleri bana uzattığı sırada. Ellerime alıp çiçeklerin kokusunu içime çektim. Güzel kokması yüzümde mayhoş bir gülümseme bıraktı. "Çok güzeller."

"Bu yüzden bu çiçekler tam sana göre." dediğin güldüm. "Bak sen gülünce daha güzel görünüyorlar." dedi ve eğilip yanağıma ufak bir buse bıraktı.

"Yapma ya!" dedim dalga geçerek sözlerimide o da güldüğü sırada salondan bir gürültü koptu. Korkuyla o tarafa koştuğumda gözlerim salonda kızımı aradı ama ilk bakıştı göremedim. Sonra ellerini fark ettim orta sehbanın arkasında. Kenan benden önce görmüş olmalı ki o tarafa koştu.

"Hayat!" dediğinde elimdeki çiçekleri koltuğa bırakıp yanlarına gittim. Ben kızıma bakmak için eğilecekken Kenan onu kucağına aldı. "Kapıyı aç!" dedi korku dolu sesi. Ne yapacağımı bilmez şekilde önden koşturup kapıyı açtım. Kenan çıkarken beynim durmuş gibiydi. Kapıyı bile kapatmayı düşünmeden koştum peşlerinden. İlerde park edilmiş arabasına ilerledi Kenan. Hayat'ı arka koltuğuna yatırırken bende kızımın yanına oturdum.

Hislerim almış başımı gidiyordu. Korkum bedenimi ele geçirdiğini hissediyordum. Yine yavaş yavaş akıyordu yanaklarıma göz yaşlarım ve içimde bir acı bir korkuyla. Hastaneye nasıl geldik, kızımı sedyeye nasıl yatırdık, hemşireler ne ara geldiler bilmiyorum. Öyle akmıştı zaman, öyle korkmuştum ki. Gelenler ne dedi? Kenan ne dedi hatırlamıyorum. Kızımın mavi gözleri vardı aklımda sadece.

"Siz annesi misiniz?" dedi beyaz önlüklü kadın. Kafamı sallarken elindeki dosyayı indirdi ve konuştu. "Dosyasını inceledim Hayat'ın. Bu beklenen belirtiler arasında. Akut lösemi hızlı ilerleyen bir hastalık." dediğinde altı dudağımı haykırmamak için ısırdım. Korkumu fark eden doktor beni sakinleştirmek ister gibi konuştu. "Tedavisi var elbet korkmayın, ilaçları 2.5 aydır kullanıyor sanırım."

"Evet, iyi olacak değil mi?"

"Öyle umuyoruz. Doktorunuz Cihan Ünsal yarın sabah burada olur onunda benimle aynı kanıda olduğunu düşünüyorum..." dedi ve derin bir nefes alıp önce Kenan'a sonra bana baktı. "Kemoterapi!"

Bu Benim YangınımWhere stories live. Discover now